Yerli/ Yabancı korku filmleri yönetmenleri/oyuncuları ile
yaptığım röportaj serisinin bu defaki konuğu Cin Kuyusu filminin yönetmeni ve
senaristi Murat Toktamışoğlu. Son filmi Cin Kuyusu’nun basın gösterimi
sırasında kendisiyle tanışma ve sohbet etme fırsatım oldu. Bugüne kadar çektiği
Şeytan-i Racim 2: İfrit, Üç
Harfliler 2: Hablis ve Cin Kuyusu filmlerinin aynı zamanda hikayelerini de
yazan Murat Toktamışoğlu, aynı zamanda Gen, Şeytan-i Racim ve Üç Harfliler: Marid filmlerinin de
senaristi.
Kendisi hem Popüler Sinema’da,
hem de sosyal medya ortamında yayınlamak üzere kendisine yönelttiğim soruları
beni kırmayarak cevapladı.
Murat Toktamışoğlu’na, bize vakit ayırdığı için çok teşekkür ediyoruz.
KE-
Yeni filminiz Cin Kuyusu’nun tanıtım yazılarında “içinde cin çıkarma ayini
olmayan bir Türk korku filmi” diye bir cümle yer alıyor. Seyirciyi baştan
uyaralım “yine mi cin çıkarma hikayesi “ demesinler diye bir gönderme gibi
sanki. Bu yazının konmasındaki temel neden nedir? Biraz açıklar mısınız?
MT-
Son iki yılda üretilen korku filmi sayısı oldukça fazla ve konularını da cin
çıkarma, cin çağırma ve büyüden alıyor. Seyirci de doğal olarak her filmde
benzer ritüeller ve sahneler görmeye başlayınca bir kopya algısı oluşuyor ve
korku etkisi kayboluyor, çünkü benzerini belki daha iyisini, belki de daha kötüsünü önceki bir filmde
izlemiş oluyor. Her korku filminde yeni bir şeyler denemezseniz bir şeyleri
arklılaştırmazsanız hem genel korku sinemasında, hem de kendi içinizde tekrar
düşüyorsunuz. CİN KUYUSU gerçekten içinde cin çağırma ve cin çıkarma
sahnelerinin olmadığı, efektli cinlerin ve yüzlerin olmadığı bir korku filmi. Film
baştan sona sizi geren ve ne olduğunu anlamaya çalıştığınız bir hikaye sunuyor.
Anadolu inançlarını konu alan ancak onları biraz farklılaştırmış bir
hikayesi var filmin.
KE- Senaryosunu
da yazdığınız Cin Kuyusu, hikayesine ve fragmanına bakıldığında korku ögeleri
taşıyan ama aynı zamanda heyecanlı bir gerilim filmi gibi duruyor. Bize biraz filmin
hikayesinden bahseder misiniz? Nereden aklınıza geldi böyle bir senaryoyu
yazmak? Etkilendiğiniz filmler veya kitaplar oldu mu?
MT-
CİN KUYUSU filmi genel itibariyle bir gerilim atmosferi taşıyan bir korku
filmi. Arada korku sekansları var. Film hikayesi ve kurgusu ile sizi bir
bilinmezin içinde gerçekte ne olduğunu çözmeye davet ediyor. Karakterlerle empati kurmanızı
ve ortamla daha iyi uyum sağlamanızı sağlayacak şekilde bir akış yapmaya
çalıştım. Zaten korku filmlerinin en önemli ögesi gerilim atmosferi
yaratabilmenizdir, eğer bunu başaramazsanız korku etkisini de sağlayamazsınız.
Eninde sonunda korku bir anlık bir duygu ancak gerilim etkisini daha uzun süre
koruyor. Film kız çocuklu bir ailenin yeni bir çocuk sahibi olma ümidi
ile bir köydeki efsuncuya yardım için gelmelerini konu alıyor. Ancak bu ziyaret
iyi sonuçlar vermiyor ve geçirilen kötü bir kaza sonrası kadın ve çocuk karakterimiz
gözlerini bir köy evinde açıyorlar. Sonrasında köyün başından geçen, geçmişte
yaşanmış olayların anlatıldığı farklı bir atmosferin içinde kadının kızı ile
kurtuluşu ve gerçeği arayışını izleyeceğiz. Hikayede
temel halk arasında Alkarısı, Albastı olarak bilinen bir efsanenin temel
ögelerini farklılaştırmış bir şekilde kullanmaya çalıştım. Film bir Alkarısı
filmi değil, ancak temel hikayede Alkarısı izleri bulabileceğiniz bir film.
KE- Bu soruyu genel olarak soruyorum. Hem Türk,
hem de yabancı korku filmlerini göz önünde bulundurarak cevaplarsanız
sevinirim. Korku filmlerinde ses efektlerinin arkasına sığınıp, göz yoran hızlı
çekimlerle ve bilgisayarla yapılmış inandırıcılığı pek olmayan makyajlarla
seyirciyi korkutmaya çalışmak sizce ne kadar doğru bir iş? Bu konuda neler
yapılması gerek doğrusu nedir?
MT-
Tüm dünyada gerilim dışındaki korku filmlerinde bu teknikler kullanılıyor. Makyaj da efekt de çok önemli. Asıl önemli olan bunları nasıl
bir dengede kullandığınız. Korkunç yüzlü bakışlı bir karakter için, ki islami
korkuda cin ya da içine cin girmiş olan karakterler için görsel anlamda makyaj
ve efekt yapmak zorundasınız. Zaten böyle korkunç yüzlü karakterler gerçek
hayatta olmayıp, sadece birer fantastik öge oldukları için referans
alabileceğiniz bir şey de yok. O nedenle herkes kendi hayal gücü ve bütçesine
göre bir şeyler yapmaya çalışıyor. Hiç korkunç makyaj ya da efekt kullanmadan
da fantastik bir olguyu gerçek üstü bir olguyu perdeye yansıtmak çok zor. Korku
filmi dediğimiz zaman zaten insanın en temel içgüdülerinden birinden söz
ediyoruz ve korktuğumuz şeyler bellidir. Karanlık, ani beklemediğimiz ses ve
görüntüler bizi anlık korkutur. Neyin ne zaman geleceğini bilirseniz
korkmazsınız. İnsanı korkutan yaratığın yüzünün şekli değil aniden ortaya
çıkışıdır. Zaten 2-3 kez gösterirseniz daha sonra o yüzün hiç korkutucu etkisi
olmayacaktır. Şimdi temel korku nedenlerimizi bildiğimize göre ani çıkışlar
yapmadan ses efektlerini ani kullanmadan nasıl korkutabiliriz? Bunun dışındaki
her şey gerer insanı, ama korkutmaz gerilirsiniz. Korkutmak için mutlaka
beklenmeyen bir an ve yerde beklenmeyen ses ve görselliğin olması lazım. Ancak
bunu nasıl farklı denenmemiş şekilde yapabilirim diye kafa yorulabilir. Yoksa
yine mi ani ses efektleri ve ani görsel efektlerle korkutmaya çalışmış bir
korku filmi eleştirilerine katılmıyorum. Eee nasıl korkacaksın o zaman? Önemli
olan o ani ses efekti veya görsel efekt çıktığında korkuyor musun korkmuyor
musun? Korkuyorsan doğru yerdedir. Tüm dünya korku sinemasına bakın kullanılan
teknikler aynıdır. Zaten korku sineması klişelere dayalı bir sinema türüdür, çünkü
insanın en temel klişe duygusuna hitap eder.
KE-
Türk seyircisinin korku filmlerimize karşı olan önyargıları artık yıkıldı diye
düşünüyorum. ( En azından benim öyle). Siz ne düşünüyorsunuz bu konuda,
alıştılar mı bizim korku hikayelerine ve oyunculuklara?
MT-
Katılıyorum. Eskiden “Türkler korku filmi çekmesini beceremiyorlar”
deniliyordu. Zaten konulara çocukluklarından beri yatkınlardı, sonuçta bunları
duyup okuyarak büyüyen bir toplumuz. Alıştılar ancak konu islami ögelerde, cin
ve büyü de dolandıkça sıkılmaya başlayacaklar. Fakat bu konularda yine
üretimler olacak. Yapılan iş farklıysa işleniş farklıysa seyirci beğenisini
gösterecek. Ben önümüzdeki dönem fantastik korku, psikolojik gerilim gibi
türlerin de artacağını düşünüyorum. Şu anda sıkıntı, risk alma olayı, ne
yapımcı ne yönetmen islami öge dışına çıkıp yeni bir yol denemeye cesaret
edemiyor.
KE- Filmografinize baktığımızda Şeytan-i
Racim 2: İfrit ve Üç Harfliler 2: Hablis gibi iki korku filminiz daha
bulunuyor. Bu filmlerden gelen tepkiler ve eleştiriler nasıl oldu? Olumsuz gelen
yorumlar yeni bir film yapma hevesiniz kırıyor mu, yoksa daha iyisini yapmanız
için bir sebep mi yaratıyor?
MT- Şeytan-ı Racim 2 tanıtımsız çıktı.
Vizyondan on beş gün önce fragman yayınlandı 105.000 gişe yaptı. Sonuçta iyi
bir rakam ama ben filmi içselleştiremedim. Birçok aksaklığa kurban olmuş bir
projeydi. Şimdi 3 üstünde çalışıyorum o daha sağlam bir film olacak. Üç
Harfliler 2 ise 168.500 gişe yaptı Ağustos ayında bu da oldukça iyi bir rakam.
Film az mekanda geçen bir film olması dışında sağlam bir akışa ve hikayeye
sahipti bence. Seyircilerden de bu yönde çok olumlu tepkiler aldık. 2016 Temmuz
ayında 3. serisi çekilecek senaryo çalışmaları başladı.Gelen eleştirileri
izlemeye çalışıyorum ancak gerçekten size yön verecek eleştiri bulmak zor
ülkemizde ya körü körüne yerin dibine sokuyorlar ya da yersiz bir beğenme
oluyor. Ancak bir iki eleştirmenin görüşlerini önemserim Kerem Akça bunların
başında gelir. Olumsuz eleştiri bana azim verir, doğrusuna ve iyisine
odaklanırım ancak tek başına yönetmen ve senaryo etkili değil bütçesel
kısıtlılıklar en önemli etkeni oluşturuyor sinemada. Yapmak istediğiniz bazı
şeyleri bütçe nedeniyle yapamıyorsunuz ancak bunu tabi ki eleştiren kişi bilmiyor
o önüne sunulan esere göre yorumunu yapıyor haklı olarak. İstediğim gibi bir
film çekmek için bu bütçelerin x2 ve çekim süresinin hazırlık süresinin de en
az x2 olması lazım.
KE-
Türk korku filmlerinde neden hep tanınmamış oyuncular seçiliyor? Bunun filmin
gişesi açısından bir sebebi var mı, yoksa tamamen seyirci oyuncuya karşı bir
beklentisi olmadan izlesin diye mi?
MT-
Çok sorulan bir soru bu. Çünkü oyuncularımız sürekli dizilerde oynuyorlar. Hem
de uzun soluklu dizilerde. Orda canlandırdıkları karakterler seyircinin
beyninde yer ediniyor siz o oyuncuyu filminizde oynatsanız onu hep
canlandırdığı dizi karakteri gibi algılıyorlar ve bu da gerçekçilik duygusunu
zedeliyor. Tanınmamış ama iyi oyuncuların performansı korku filminde
gerçekçilik ve inandırıcılık açısından daha önemli. O zaman seyirci hikayenin
içine daha kolay girip karakterle empati kurabiliyor.
KE- Bir korku filmi yönetmeni olarak ileride ne
gibi projeleriniz var? Filmografinizdeki korku filmlerinin arasına (düzgün bir
senaryoyla birlikte) sıkı bir gerilim filmi çekmek ister misiniz mesela?
MT- Ben ilk filmim olan GEN'in hem yapımcısı hem de
senaristiydim. GEN gibi seri katil konulu psikolojik gerilim çekmeyi istiyorum
hazır senaryom da var. Ayrıca bir de komedi filmi projem hazır. Her ikisi için
de finansal destek bulursam hayata geçireceğim. Aslında artık cinli film çekmek
istemiyorum gerilim ve komedi de ilerlemek en büyük isteğim. Bu iki projenin
de ses getireceğine inanıyorum.
KE- Çektiğiniz korku filmlerinin setlerinde yaşadığınız
ilginç ya da komik olaylar olduysa birkaçını bizimle paylaşır mısınız?
MT-
Setlerimizde doğaüstü olaylar olmaz. Bizim olanlarında bir PR çalışması
olduğuna inanıyorum. Ama korku setlerimizde çok güleriz biz. Eğlenceli esprili
geçer. Hatta sahne diyaloglarını değiştirir komedi yaparız. Çok korkutucu bir
sahnede karşınıza çıkan cin size öyle bir laf söyler ki gülmekten kramplar
girer. Yani korkunun komedisini yapıyoruz sette kamera arkalarında.
KE-
Türk korku sinemasında son yıllarda gözle görülür şekilde bir artış var. Arka
arkaya korku filmleri çekiliyor. Genelde köylerde anlatılan cinlerle ve
büyülerle ilgili hikayelere odaklanılmış durumda. Ve bu kadar hikayeden de
farklı filmler yaratmak da büyük bir başarı aslında. Nereye gidiyor Türk korku
sineması, görüşlerinizi alabilir miyiz? Bir süre sonra cinlerden kurtulup başka
konulara geçebilecek miyiz? Örneğin bir dönem fantastik/korku filmi yapılabilir
mi Türkiye’de?
MT- Artık Cin'li hikayelerin dışına çıkma zamanı gelmeye
başladı. Klasik temalarla üretim devam edecek ama alt türlerde de ciddi artış
olacak korku sinemasında. Bu yıldan itibaren farklı konuları daha sık
göreceğiz. Tabi gişede hüsran yaratan sonuçlar olursa hızla bir eski noktaya geri
çekilme yaşanacaktır.
KE- Cin Kuyusu, yakın bir tarihte vizyona giriyor?
Korku filmlerini dört gözle bekleyen bir seyirci kitlesi olduğunu biliyoruz. Ne
gibi mesajlar vermek istersiniz yeni filminizle ilgili? Seyircileri neler
bekliyor?
MT- 6 Kasım 20152de vizyondayız. Karşınızda, önünüzde ve
arkanızda güçlü yabancı ve yerli yapımların olduğu zor bir dönem.Cem Yılmaz'ın
filmi bizden bir hafta sonra giriyor. James Bond giriyor. Bunlar da salon
sayınızı ve bu salonlarda kalma sürenizi çok etkiliyor. Ancak ben türü sevenlerin filmimize sahip çıkacaklarını
düşünüyorum. Gitsinler, seyretsinler sonra yorum yapsınlar. Ben gerim gerim
gerileceklerini ve filmin finali ile ilgili ciddi tartışmalar yapılacağını
düşünüyorum.
KE- 2015 yılında Cin Kuyusu ile birlikte vizyona
toplam 3 korku filminiz girdi. Aynı senede bu kadar çok yapımı peşpeşe vizyona
sokmak sizce doğru mu? Plandığınız bir şeyler olması gerek. Bizi biraz
bilgilendirir misiniz bu konuda?
MT-
Tabi ki doğru değil ancak farklı zamanlarda çekildi filmler ama
vizyonları birbirine yakın oldu. Yılda en fazla 2 korku filmi çekmeli bir
yönetmen, hatta o bile fazla. Belki yararı şu oldu seyirci yönetmen olarak
beni arka arkaya izleyerek benimle ilgili hızlı bir fikir sahibi olmuştur.
KE- Bugüne kadar sizi en çok etkileyen, favoriniz
olan 2 yabancı korku filmini yazar mısınız?
MT-
Ben çok sık korku filmi seyretmem, çünkü korkuyorum. Kuzuların Sessizliği ( The
Silence of the Lambs ) ve Şeytan ( Exorcist )
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder