Korku-gerilim filmlerini
en iyi pazarlama yöntemi olan “…
filmlerinin yapımcısından ya da yönetmeninden” cümlesi artık bir moda haline geldi. Kendini
kanıtlamış olan yönetmenlerin adını afişin bir kenarında gördüğümüzde ne yapıp
edip o filmi bir şekilde izlediğimiz bir gerçek. İşte James Wan bu konuda son
yılların en güzel örneklerinden birisi. Saw I-II-III ‘in yanında The Conjuring
ve İnsidious gibi başarılı filmleri yöneterek korku filmi kitlesinin gözünde
artık belli bir yeri olan James Wan bu defa Demonic’e yapımcı olarak katkıda
bulunuyor. Kendisinin perili evler ve korku seansları üzerine oldukça işi çözmüş
olduğu gerçeği Demonic’te kendini gösteriyor. Yönetmen Will Canon’ın kendi
tarzındaki kurgusal yaklaşımı ve James Wan’ın paranormal olayları klişeden
farklı boyuta taşıması filmin tüm havasını değiştiriyor.
Hikaye, geçmişte Louisiana’da
bir evde yaşanmış olan korkunç bir olayın sır perdesini araştırmak isteyen bir
grup gencin etrafında geçiyor. Evde daha önce gerçekleşmiş sonu katliamla biten
bir ruh çağırma seansından yıllar sonra tekrar bu evle bağlantısı olan bir
gencin sorgusuyla ile başlıyor film. Cinayetler hakkında birçok bilgiye sahip olan
John filmin kilit noktasını oluşturuyor ve o anlattıkça olaylar daha da
karmaşık bir hal almaya başlıyor. Evde bulunan kameraları izleyerek anlatılanları
bir mantık zincirine oturtmaya çalışan polisin kafası ne kadar karışıyorsa
seyircinin de kafası bir o kadar bulanıyor.
Geçmiş-günümüz ikilemi şeklinde
ilerleyen Demonic, başından sonuna kadar akıcılığını hiç kaybetmiyor tam
tersine gizemi daha da arttırıyor. Başlarda klişe gibi ilerleyen filmin temposunun
düşmemesinin en güçlü sebebi korku/gerilim unsurlarının polisiyeyle
birleştirilmesi. Seyirciyi ister istemez sorgulama sırasında anlatılanlar
doğrultusunda yönlendiren film, aslında verdiği
ipuçlarıyla finale doğru şaşırmamız için bizi farklı fikirlere yönlendirmeyi
başarıyor. James Wan’ın el attığı diğer filmler gibi oldukça karanlık bir
atmosfere sahip olan Demonic, sonlara doğru tahmin edilenlerin dışında
sürprizlerle dolu bir hal alıyor. Demonic’i seyrederken eski birçok filmi
hatırlamanız mümkün. Korku-gerilim filmlerinin çoğu temel olarak birbirine
benziyor, önemli olan biraz değişiklik katarak filmi farklı bir hale getirebilmek.
Demonic’te bunu az çok başarabilmiş bir film olsa gerek ki, içinde öykünün
derinliğini çıkartacak ne ararsanız var. Perili ev, paranormal olaylar, ruh
çağıran gençler, cinayetler, kameralar ve bunların peşinde bir polis ekibi ile
bir psikiyatrist.
Aniden sıçratma
özelliğine sahip her türlü efektin yerli yerinde olduğu Demonic’de genç
oyuncuların performanslarının çok iyi olduğunu söylemek zor. Mario Bello ( Dr.
Elizabeth Klein )’nun sorgulamayı yapan psikiyatristi ve Frank Grillo (
Dedektif Mark Lewis )’nun olayın peşindeki bir polisi canlandırdığı Demonic , tam
anlamıyla ortaya karışık, vasatın üstünde ve hafiften sürprizli bir film olmuş.
Piyasada birbirine benzeyen bolca gerilim filmi varken, bu defa daha karmaşık
ve enteresan bir şeyler olsun diyenler için Demonic beklentinizi karşılar.
Bu Yazım Popüler Sinema da yayınlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder