Bu yıl 89. Akademi Ödülleri 26 Şubat 2017'de, Hollywood
Kaliforniya'daki Dolby Theatre'da komedyen Jimmy Kimmel'in sunumu ile
gerçekleşecek. Adayların açıklandığı günden bu yana “Oscar ödüllerini kim
alacak” tartışması forumlarda ve sosyal medyada sürmeye devam ediyor. Kimileri
14 dalda aday gösterilen La La Land gibi oldukça görkemli bir romantik/müzikali
yerden yere vururken, kimileri de yere göğe sığdıramıyor.
En İyi Film kategorisi dahil olmak üzere ana dallardaki tüm Oscar adaylarını izledikten sonra, kendi
adıma yaptığım kısa değerlendirmeleri ve filmler hakkındaki kritikleri burada
paylaşmak istedim. Ayrıca Akademi Ödüllerinde en önemli olduğunu düşündüğüm 7
adaylığa ait tahminlerime de aşağıda yer vereceğim.
En
İyi Film adayları için kısa kritikler
La La
Land: Açılış sahnesinden uzun süre unutulmayacak
final sahnesine kadar büyüleyici bir film. Ryan Gosling&Emma Stone arasındaki uyum muhteşem, adeta
etrafa pozitif enerji saçıyorlar. Film ayrı, şarkıları ayrı bir güzel. Sinematografisi
yıkılıyor. Danslar nefis. Romantik/Müzikal sevenler için hazine gibi bir film. 9/10
Arrival: Denis Villeneuve “Incendies"(İçimdeki
Yangın)’dan sonra ikinci tokadını tekrar izleyiciye yapıştırıyor. Olay örgüsünü
bu defa bilim-kurgu üzerinde deneyen Villeneuve, finale yaklaştıkça gizemi,
gerginliği ve şaşkınlığı tetikleyen pek çok ögeleri ardı ardına başarıyla
sıralıyor. Sessizliği ve duygusallığı ön plana taşıyarak iyi bir giriş yapan
film, adım adım ilerledikçe dilbilimi/iletişim meselesinin yanına zaman,
geçmiş, gelecek kavramlarını da katarak tempoyu arttırırken, bir yandan da
puzzle’ın parçalarını yavaştan birleştiriyor. Arrival, aslında bilim-kurguyu
şiirsel ve yalın bir dille anlatan en nadir filmlerden birisi. 8,5/10
Hidden Figures, Nasa’nın vazgeçilmezi olmak
üzere yola çıkan, sıkı çalışan, azimli ve üstün zekasını iyi kullanan üç siyahi
kadının kariyerlerindeki en büyük yolculuğuna ışık tutarken şık anlatımı ve
gurur verici öyküsü ile unutulmayacak filmler arasındaki yerini alıyor. Gerçek hikayeden kurgulanan film, siyahi
oyuncuların etkileyici performansları ve içinizi ısıtan duygusallığı ile de göz
dolduruyor. "Nasa'da hepimizin çişi aynı renktir". 8,5/10
Lion, hüzünlü olduğu
kadar mutluluk da aşılayan kişisel bir hikaye. Gerçek bir öyküden uyarlanmış
umut dolu, duygusal ve büyüleyici bir macera. Küçük Soora (Sunny Pawar) ufacık
boyuyla filmi sırtına almış taşıyor. Bir çocuk bu kadar mı yetenekli ve sevimli
olur. Ayrıca Nicole Kidman ve Dev Patel harika iş çıkarmışlar. Lion, asla
izleyenleri hayal kırıklığına uğratmayacak kadar dokunaklı ve etkileyici bir
film. 8/10
Hacksaw Ridge, onur, sevgi,inanç , kahramanlık ve vicdan üzerine
kurulu yeri geldiğinde gözleri dolduracak kadar etkili, görkemli savaş
sahneleri ile yüklü son zamanların en sarsıcı savaş dramalarından birisi.
Umarız Mel Gibson’ın yönetmenlik adına geri dönüşü sayılan Hacksaw Ridge,
gerektiği ilgiyi görür ve Gibson sinema dünyasından yitirdiği kredisine tekrar
kavuşur. “Barışta oğullar babalarını gömer, savaşta
babalar oğullarını” . 8/10
Fences,1950’lerdeki işçi sınıfının ırkçılığın gelişimine göre
nasıl şekillendiğini ele alan film, güçlü ve çarpıcı oyunculukların yer aldığı tiyatro görünümüne bürünmüş
etkileyici bir yapım. Orijinal hikayesi bir tiyatro oyunu olduğundan içinde
bolca diyalog yer alıyor ve olaylar da neredeyse tek mekanda geçiyor. Denzel
Washington önyargılı, tutkulu ve yeri geldiğinde nefret edilecek
kadar huysuz olabilen bir karaktere Troy'a hayat verirken mükemmel oyunculuğu
ile de adeta büyülüyor. Troy'un sadık eşi Rose'ı canlandıran Viola Davis ise,
aldığı Altın Küre ödülünü sonuna kadar hak ettiğini başarılı performansı ile
gösteriyor. Tiyatrodan zevk alan herkesin, uzun süresine rağmen sıkılmadan
izleyeceği Fences, son yıllarda izlediğim en gerçekçi anlatılan aile/drama
filmlerinden birisi. 7/10
Manchester By The Sea, hüzün dolu, sakin geçen hayatın içinden bir
film. Kimi yerde çok sarsıcı sahnelere denk gelebiliyor, kimi yerde durup
sorguluyor, düşünüyorsunuz. Casey Affleck’in her zamanki gibi sakin ve buz gibi
duruşu filmin hikayesiyle o kadar güzel örtüşmüş ki, oyunculuğu nasıl
başladıysa aynı ivmede gidiyor. Güzel mi oynamış kesinlikle evet, rolünün adamı
olmuş. Hikaye çok ağır bir trajedinin sonrasını anlatmasına rağmen seyircide
uzun süre etkisini sürdürecek kadar kalıcı bir melodram yok ortada. Müzikler (özellikle uzunca çalan “Adagio” sahnesi) ile
sinematografinin uyumu mükemmel. Michelle Williams’ın az ve öz oyunculuğu yan
bir rol için oldukça yeterli. Film çok doğal ve çok soğuk. 7/10
Hell or High Water, "aile çok önemlidir" mesajı taşıyan,
kötü işler çevirmek zorunda kalan iyi kardeşlerin öyküsünü anlatıyor. Hikaye
fazla sürükleyici değil, sakin ilerleyen bir kedi-fare olayı var ortada, yalnız
oyuncuların performanslarını izlemek çok keyifli. Film aslında western
havasında bir suç/draması. Müzikler ve görüntü yönetmenliği üst düzeyde.
Yoksulluk ve ekonomik krizin vatandaş üzerindeki etkisini alt metnine
yerleştiren film, aynı zamanda ipoteklerle zenginleşen bankaların
sistemine karşı da eleştirilerde bulunuyor. Hell or High Water, vahşi-batıyı
modern bir şekilde abartmadan anlatırken, finale doğru da hızlanan bir yapıya
sahip. Çok fazla beklenti içine girilmeden izlenirse keyifli olabilir, aksi
takdirde abartılacak ve hele ki, oscar adaylığı alacak kadar önemli bir film
değil bana göre. (aday oldu o ayrı, neler olmadı ki bugüne kadar). 6/10
Moonlight, cinsel kimlik arayışı ve uyuşturucu
bağımlılığı arasında büyümeye çalışırken, diğer yandan ilgisiz bir anne
tarafından suistimal edilen Chiron'ın kendini bulma hikayesini anlatıyor.
Yaşamındaki zorluklar ve güzellikler çocukluk-gençlik-yetişkinlik gibi üç
aşamada ortaya sunulmuş. Chiron'ı canlandıran farklı oyuncuların filmin drama
tarafını iyi yönlendirdiği bir gerçek, fakat filmin sizi kendine fazla bağlayan
bir yapısı yok, seyrederken heyecanlanmıyor ya da üzülemiyorsunuz bir şeyler eksik kalmış. Görüntüler ya da
müzikler iyi olabilir ama filmden etkilenmediyseniz ve bittikten sonra sizde
bir tat bırakmadıysa bana göre o diğer besleyici unsurların pek bir havası yok.
Kesinlikle overrated bir film "Moonlight". 5/10
En İyi Film adayları
hakkında
La La Land, son yıllarda izlediğim en eğlenceli ve en romantik müzikallerden
birisi. Kesinlikle tüm adaylıklarını hak eden bir yapım ve En İyi Film dahil
çok sayıda ödülü silip süpüreceğini düşünüyorum. La La Land’in En İyi Yönetmen
ödülünü aldığı takdirde arkasından En İyi Film Oscarını da alacağını
düşünüyorum.
Bunun dışında akademinin çok sevdiği Fences, Moonlight ve Hidden Figures
gibi siyahi filmler de adaylar arasında gezinmekte. 3 dalda adaylığı bulunan
Hidden Figures, bu üç siyahi filmin arasında bana göre her yönüyle en başarılı
olanı. Fences, her ne kadar ağır giden bir dram olsa da, oyunculuklar sayesinde
ayakta durabilen bir film ama En İyi Film dalında ödül alacağını sanmıyorum.
Gereğinden fazla şişirilen Moonlight filmini çok fazla etkileyici bulmadım
açıkçası. En İyi Film ödülünü olur da, La La Land’in elinden alırsa gerçekten üzülürüm.
Mel Gibson’ın yönetmen olarak yeniden dönüşünü simgeleyen ve 6 dalda
adaylığı olan Hacksaw Ridge de görselliği ve duygusal yönüyle ağır basan bir
savaş draması. Ben filmi çok sevdim, fakat o kadar güçlü adaylar var ki bu sene
Gibson’ın bu filmi onların arasında maalesef kaybolup gidecek. 8 dalda adaylığa
sahip sıradışı bir bilim-kurgu filmi olan Arrival ise, adaylar arasında en sağlam duruşa sahip
yapımlardan birisi. Seyredildikten sonra çok tartışılan Arrival’ın En İyi Film
kategorisinde yer almaması zaten düşünülemezdi. Yine 6 dalda aday olan Lion’a
bayıldım, çok da etkilendim . Ortada güzel bir hikaye ve sağlam oyunculuklar
var.
Fazla acıklı bir hikayeye sahip Manchester By The Sea ise, 6 adaylık
almış durumda ve bu 9 adayın içinde yine Moonlight ile birlikte en çok
konuşulan filmlerden birisi. Son olarak 4 dalda aday olan Hell or High
Water’ın En İyi Film kategorisinde ne aradığını çok merak ediyorum doğrusu.
Diğer dallardaki adaylıklarını belki hak etmiş olabilir ama, karşısında bu
kadar sağlam 8 rakip film varken ödül alması çok ama çok zor. Bu filmin yerine
sağlam kurgusu ve hikayesi ile dikkat çeken Nocturnal Animals’ın yer alması
daha doğru olurdu sanki.
Natalie Portman’ın
En İyi Kadın Oyuncu dalında aday olduğu “Jackie” John F.
Kennedy'nin ölümüne neden olan suikastin sonrasında, eşi Jackie Kennedy'nin yaşadığı bunalımlı döneme ışık
tutan belgesel havasında bir film. Ruhsal bakımdan çöküntüye uğrayan, eşinin
cenaze merasimi için uğraşan ve geçmişteki anılarıyla yeniden yüzleşen First
Lady Jackie'ye hayat veren Natalie Portman, kariyerindeki en iyi
performanslarından birini sergiliyor. Filmin alışılmışın dışında farklı bir
belgesel havasına dönüştüren kurgusu ve sinematografisi çok başarılı. Jackie,
her ne kadar kısa bir kesiti anlatsa da, barındırdığı derin diyalogları ve
Portman'ın güçlü oyunculuğu için seyredilmeyi hak ediyor. 7/10
Isabelle
Huppert’ın En İyi Kadın Oyuncu dalında aday olduğu “Elle” oyuncunun eşsiz performansı ile işlenmiş
akıcı ve travmatik bir film. Tecavüz-intikam-şiddet-erotizm derken aralardaki
çarpık/psikopat ilişkileri de batırmadan gözümüze sokan Paul Verhoeven,
enteresan bir filme imza atmış. Normal bir film bekleyenlerin uzak durması
gerek zira seyretmesi ve kabullenmesi zor bir yapım Elle. Beğenmeyeni çok
olacaktır. 7,5/10
Michael Shannon’ın En İyi Yardımcı Erkek
Oyuncu dalında aday olduğu “Nocturnal Animals” izledikçe içine alan kurgusu ve seyirciye
tattırdığı enteresan intikam şekliyle övgüye değer bir film. Geçmişte yaşanan
gerçekleri ve kırılan kalpleri zekice planlanmış bir suç hikayesi ile
birleştiren film, son sahnesi ile de işte "revenge" diyor. Yine de
herkese hitap eden bir film değil ve fazla abartılacak bir yanı da yok, fakat
senaryosu kesinlikle sıradışı. 6,5/10
Merly
Streep’in En İyi Kadın Oyuncu dalında aday olduğu “Florence
Foster Jenkins” dünyanın en kötü sesine ve kulağı tırmalayan
dayanılmaz bir desibele sahip opera sanatçısı. Florence'ın enteresan
traji-komik yaşantısını anlatan film gerçek bir hikaye olmasa, böyle bir
kadının yaşadığına ve bu kadar insanın kendisini seyrettiğine inanmak zor.
Stephen Frears, ikiyüzlülük/sahtecilik ile azim/yetenek konusunu yer yer komik
yer yer de dramatik ögelerle anlatmaya çalışırken oyuncu seçimini de çok doğru
yapmış. Merly Streep&Hugh Grant ikilisinin uyumu çok iyi, piyanist
mükemmel. Yalnız her ne kadar sevimli giden bir hikaye işlense de, komedinin
dozu sahne perfomansları sırasında kendini tekrarlarken sıkmaya başlıyor. Ne
tam bir komedi, ne tam bir dram var ortada. Kostümler ve makyaj şahane, onun
dışında hikaye akıyor ama fazla tatmin etmiyor. 5/10
Viggo Mortensen’in En İyi Erkek Oyuncu
dalında aday olduğu “Captain Fantastic” kendi yarattıkları sistemde yaşamayı seçen ve organik düşünen bir
ailenin filmi. Kapitalizme ve eğitim sistemine olan eleştirileri fazlaca ama,
haksız da değil film. İçinde bulunduğumuz sistemin bizi nasıl çöpe çevirdiğini
şık ve eğlenceli bir dille anlatıyor. Düşündüren, üzen ve eğlendiren bir yapısı
var. Sweet Child O'Mine sahnesi efsane. 7,5/10
En İyi Yabancı Dalda Film adayı olan "The Salesman"en büyük
gücünü gerçekçilikten alıyor. Sağlam hikayesi ve karakterleri ile ön planda olan film,
kısa sürede içine çekiyor ve sonuna kadar da kilitliyor. Asghar Farhadi,
seyirciye vicdan, merhamet, adalet, ceza ve intikam gibi ağır duyguları
yükleyerek sıkı bir empati yaşattırıyor. Yalnız bazı gereksiz tiyatro sahneleri
hikayeyi fazla uzatmış. Film her ne kadar kendini merakla izlettirip duygu
yoğunluğu yaşatsa da, Farhadi'nin A Separation'ı kadar etkileyici gelmedi bana.
Şahsen diğer adaylar arasından sıyrılıp En İyi Yabancı Film oscarını almasını
istemem. Şu ana kadar favorim-oscarda şansı olmadığını bildiğim halde- A Man
Called Ove. 5,5/10
En İyi Yabancı Dalda Film adayı olan "A Man Called Ove" (EnmansomheterOve),
geçmişi ve bugünü iyi/kötü tüm duygusuyla birlikte yaşayan huysuz ve tatlı
kahraman Ove'nin buruk hikayesini anlatıyor. Senaryosundaki klişelerle
beslenerek güçlenen ve güldürürken hüzünlendiren şeker mi şeker bir film.
Ölmeden önce görülmesi gereken filmlere rahatlıkla eklenecek kadar dokunaklı.
Böyle filmler ender çıkıyor, değerini bilin, izleyin! 8,5/10
Tahminlerim
En İyi Film
La La Land (Kazanacak
Olan / Kazanmasını İstediğim )
Fence
Hacksaw Ridge
Hell or High Water
Hidden Figures
Lion
Manchester by the Sea
Moonlight
En İyi Kadın Oyuncu
Natalie Portman, Jackie
Amy Adams, Arrival
Emma Stone, La La Land (Kazanacak Olan / Kazanmasını İstediğim)
Meryl Streep, Florence Foster Jenkins
Isabelle Huppert, Elle
En İyi Erkek Oyuncu
Casey Affleck, Manchester by
the Sea (Kazanacak Olan)
Ryan Gosling, La La Land
Denzel Washington, Fences (Kazanmasını İstediğim)
Viggo Mortensen, Captain Fantastic
Andrew Garfield, Hacksaw Ridge
En İyi Yönetmen
Denis Villeneuve, Arrival
Mel Gibson, Hacksaw Ridge
Damien Chazelle, La La Land (Kazanacak Olan / Kazanmasını İstediğim )
Kenneth Lonergan, Manchester by the Sea
Barry Jenkins, Moonlight
En İyi Yardımcı Erkek
Oyuncu
Mahershala Ali, Moonlight
(Kazanacak Olan)
Jeff
Bridges, Hell or High Water
Lucas
Hedges, Manchester by the Sea
Dev
Patel, Lion
Michael Shannon,
Nocturnal Animals (Kazanmasını İstediğim)
En İyi Yardımcı Kadın
Oyuncu
Viola Davis, Fences (Kazanacak Olan)
Naomie
Harris, Moonlight
Nicole
Kidman, Lion
Octavia Spencer,
Hidden Figures (Kazanmasını İstediğim)
Michelle
Williams, 20th Century Women
En İyi Yabancı Dalda Film
Land of Mine (Danimarka)
A Man Called Ove (İsveç)
The Salesman (İran) (Kazanacak Olan)
Tanna (Avustralya)
Toni Erdmann (Almanya) (Kazanmasını İstediğim)
Bu Yazım Popüler Sinema da yayınlanmıştır.