Korku filmleriyle ilgili röportajlarımın bu seferki
konuğu ilk uzun metrajlı filmi Lanetli Anahtar: Cizlerin Gazabı ile Türk korku
sinemasına adım atan Hasan Gökalp. Kendisi ile Kadıköy’de bir cafede buluşup, kendi
filminin yanı sıra korku sineması üzerine bol bol sohbet ettik.
Hasan Gökalp, hem
Popüler Sinema’da, hem de sosyal medya ortamında yayınlamak üzere kendisine
yönelttiğim soruları beni kırmayarak cevapladı, kendisine bize vakit ayırdığı için
çok teşekkür ediyor ilk filmine bol gişeler diliyoruz.
KE-“Lanetli Anahtar: Cinlerin Gazabı” ilk uzun metrajlı film deneyiminiz.
Neden ilk olarak bir korku filmi çekmeyi düşündünüz? Korku filmlerine ilginiz
nereden geliyor?
HG-Ben 12 Yaşımda İstanbul’a geldim. Daha once
Batman’da yaşadım ve Mardin’e sık, sık gider gelirdim. Biz küçükken anneannemiz
sürekli cin vakalarıyla karşı karşıya gelirdi. Her ne kadar biz çocuk olduğumuz
için bizden gizlemeye çalışsalardıda bir
saatten sonra artık kafa bu tür şeylere basmaya başlıyordu. Mardin’de de buna
benzer çok hadiseler oldu. Bu sebeptendir ki ilk sinema filmi deneyimimde çok
zor olan sektörlerin başı çeken korkuyla başladım.
KE- Filmin tanıtım
afişlerinden birisinde yer alan “Daktylos Cinleri” nedir, biraz bilgi verir
misiniz? Seyircileri nasıl bir film bekliyor?
HG-Filmin her konusunda yer alan Daktylos cinleri,
İda dağında yaşayan “Madenleri en iyi işleyebilen becerikli cinlerdir” Bu
cinleri arama motorundan sorguladığınızda haklarında birçok şey çıkıyor ortaya.
Bizde bu cinlerle ilgili hadiselere değindik. Korku filmi severleri gerçekten
de birçok filmden farklı bir film
bekliyor. Kendimize özgün standartların dışında bir film yaptık.
KE- Filminizin adı önceden Lanetli Anahtar iken, neden sonrasında ek olarak
“Cinlerin Gazabı” eklendi? İçinde cin kelimesi yer alırsa film daha fazla ilgi
görür diye bir algı oluşuyor istemeden. Cin kelimesinin eklenmiş olması biraz
gişe için sanıyorum, doğru mu?
HG- Evet doğrusu insanların
çoğu Lanetli Anahtar ismini duyunca Hollywood filmi sanmaya başlamışlar. Hatta
birçok haber sitelerinde Hollywood tarzı bir film diye manşetlerde yer aldı.
Bizde Türk İslam kültüründe hepimizin kabul ettiği cin vakalarına inandığımız
için sonrada “Cinlerin Gazabı” olan bir projemi buna kurban ederek seyirciye
bir Türk filmi olduğu izlenimleri vermeye başladık. Cinlerim bizim
hayatımızdaki yer her zaman etki uyandırıyor. Türk korku filmlerinde cin
olmadan olmaz.
.
KE- Filmin yapım
aşamasında veya çekimlerde karşılaştığınız zorluklar nelerdir? Sette
yaşadığınız ilginç olaylar olduysa bizimle paylaşır mısınız?
HG-Sette çok ilginç olaylar yaşadık. Hatta bazı
hareketler gördük ve biz bunu oyuncularımızdan gizlemek zorunda kaldık. Eğer ki
biz oyuncularımızdan saklamasaydık emin olun birgün sonra hastaneden rapor alıp
daha sete uğramazlardı. O sebepten gizlemeliydik. Çekim aşamasında oyuncular
kadrajdan çıkarlarken sandalyenin biri kendi kendine şidetli bir şekilde
hareket etti. O hareket kameraya da yakalandı hata o kısmı kesmedim işe yarasın
diye. Gala gecesinde ben söylemeden birçok kişinin gözüne çarpmış ve gerçek
olduğunu anlayınca cidden ürperdiler.
KE- Korku filmi
çekerken seyircinin hikayeden kopmaması için nelere dikkat etmek gerekiyor?
Sadece efektler ve ani çıkışların arkasına sığınmak doğru mu? Sonuçta onlar bir
anlık korku yaratan ögeler.
HG- Korku filmi çekerken efektlerden çok konuyu
korumak gerekir. Çünkü efektler ve sesler bir saatten sonra seyirciyi sıkmaya
başlıyor. Bizim film 115 dakika olmasına ragmen hiç sıkılmadan
izleyebiliyorsunuz. Film sürerken sürekli insanlar bir sonraki sahneyi merak
etmeli. Yani merak hisi bittiği andan itibaren oyuncu sıkılmaya başlar. Bide
mantık dışı hareketler olmaması gerekiyor. Yani anlayacağımız insanlar filmi
izlerken nedenler aramamalı. Hassas davranmak gerekir, senaryo da çok önemli,
bunu işlemek de çok önemli.
KE- Türk
seyircisinin korku filmlerimize karşı olan önyargıları artık yıkıldı diye
düşünüyorum. Ne düşünüyorsunuz bu konuda, alıştılar mı bizim bol cinli korku
hikayelerine? Daha farklı “cin” harici yapımlara el atmanın zamanı geldi mi?
HG-Korku filmi seyircisinin çoğu yıllardır
takiplerime dayanarak söylüyorum, sosyal medyada cinden başka bişi yok mu diye
yakınıyorlar fakat cinden de vazgeçemiyorlar Çünkü bugün bir zombie filmi
çekmeye çalışırsanız emin olun saçma şeyler deyip gülmeye başlarlar. Bu
sebeptendir ki bizim inancımızda Kuran’daki ayetlere dayanarak cin inancımız
korunduğu sürece bu cin hikayeleri de
korkuları da devam eder. Gece yattıklarında ışığı söndürmeden yatanlar bile var
korkudan. Bu sebeptendir ki korku filmlerimizde cinler başı çekecek ve yerini
korumaya devam edecek.
KE- Yeniden korku filmi çekmeye devam edecek misiniz? Yeni projeleriniz
varsa kısaca bahseder misiniz?
HG-Evet. İnşallah kısmet
olursa “Cinlerin Şerri” İsimli bir korku filmi projem var bunu da çekmeyi
planlıyorum. Şartlar ne olursa olsun, Allah ömür verir de nasip ederse bu filmi
de çok farklı bir teknikle çekmeyi planlıyorum..
KE- Çok korku filmi izler misiniz? Bugüne kadar sizi en çok etkileyen,
favoriniz olan korku filmi ve yönetmenler nelerdir?
HG-İlk izlediğim korku
filmlerinden bir tanesi daha çocukken Hayvan Mezarlığı diye bir film var
bilirsiniz, Stephen King’in çektiği film. O filmi izlemiştim ve çok
etkilenmiştim. Açık konuşmak gerekirse parmakla sayılabilecek birkaç film
vardır. Biz Türk korku sineması yönetmenleri ve yapımcıları daha farklı şeyler
yapmamız gerektiğini düşünüyorum. Türkiye korku film dalında dünyaya kendini ispatlamalıdır.
Allah bu sektörde samimiyetiyle dürüstlüğüyle emek harcayanların emeklerini
boşa çıkarmasın. Sevgi ve saygılarımı iletiyorum takipçilerimiz ve tüm herkese.
Çok Teşekkürler.
Bu Yazım Popüler Sinema da yayınlanmıştır.