Kötü Ruh
80’lerde 3
dalda Oscar adaylığı yakalamış olan Poltergeist (Kötü Ruh) , Steven
Spielberg’in elinden çıkmış ve Tobe Hooper ( Texas Chainsaw Massacre) tarafından
hayata geçirilmişti. O dönemlerde çok ses getirmiş ve yıllarca adından
konuşulmuş olan Poltergeist, yarattığı perili ev türü ile kült olmayı başarmış
bir filmdi. Eski yapım Poltergeist, tam üç farklı filmle bir seri olarak
gösterilmiş, fakat hiç birisi ilk filmin yakaladığı başarıyı yakalayamamıştı.
Insidious ve The Conjuring gibi ruhlarla işbirliği içindeki korku filmlerinin
konu kaynağına ilham olmuş olan Poltergeist, bu defa Monster House , City of
Ember gibi farklı türlerle uğraşmış olan yönetmen Gil Kenan tarafından yeniden
çevrilmiş. Son dönemde eski korku filmlerini başarısız bir remake yapma eylemi
tüm hızıyla devam ederken, Poltergeist’ın en azından senaryoya oldukça sadık düzgün
bir yapım olduğunu söyleyebiliriz. Evil Dead gibi kült bir korku filmini
yaratmış olan Sam Raimi’nin Poltergeist’ın yapımcısı olması da bu yeni çevrim
için büyük bir artı teşkil ediyor.
Poltergeist’ın
başlangıcı, çokça korku-gerilim filminde rastladığımız bir ailenin banliyödeki
yeni evlerine taşınması gibi klasik bir sahne ile açılıyor. Maddi açıdan güçlük
çeken fakat oldukça neşeli olan ailemizin üç çocuğun yeni eve adapte olması
sırasında yaşanan , evdeki paranormal olaylar filmin daha henüz başlarında
seyirciyi pür dikkat konuma getiriyor. Evin ufak kızı, korkak abisi ve yetişkin
ablaları, kısa bir süre içinde evdeki tüm korku dolu olayların baş kahramanları
haline gelirken, hiçbir şekilde ailelerini inandıramazlar.( Bu kısım çok da
şaşırdığımız bir kısım değil tabii ki ). Evlerinin mezarlık üzerine kurulduğunu
bilmeyen Bowen ailesi, küçük kızlarının boş televizyon ekranıyla kısık kısık
konuşmasının ardından ortadan kaybolmasıyla beraber, eve musallat olmuş sahipsiz
kötü ruhlarla başları belaya girer. Evi saran ve oldukça korkunç bir hale
dönüşen bu kötü ruhların yok olması için ailenin tek çaresi, meşhur bir reality
show ikonu ve tecrübeli bir medyum olan Carrigan Burke’ı çağırmak olur. Medyumun
ve donanımlı paranormal olaylar ekibinin eve tüm sistemleri kurmasıyla beraber
kısa sürede evin içi bir savaş alanına döner.
Poltergeist’ın
fragmanında gördüğümüz ve afişinde de yer alan ufak kızın televizyon ekranına
elini yapıştırma sahnesi ilk çevriminden bu yana yıllarca filmi efsane haline getiren
bir konsept olmuştur. Kötülüklerin çıkış kaynağı olan televizyon olgusunun belki
de The Ring’e ilham kaynağı olduğunu
bile düşünmek mümkün. Sinemacılar bu ve bunun gibi objeleri ( dolap, ayna,
oyuncak, televizyon gibi ) yeni filmlere taşıma konusunda başarılı oldukları da
bir gerçek. Korku filmlerinin ( Annabelle, Chucky gibi ) vazgeçilmezi olan
palyaço ve kaşı gözü oynayıp hareket eden oyuncakları Poltergeist’a taşımış
olan Gil Kenan, bu objeleri verimli bir halde kullanarak güzel bir şekilde
izleyiciyi korkutmayı başarıyor. Filmin ilk yarısı,çıt çıkmayan sessizliğin ve
karanlığın hakim olduğu tüm sahnelerde seyirciyi hoplatmak ve ürkütmekle
geçiyor. İkinci yarısından sonra olayların akışı, daha bir dış dünya ile
iletişim şekline büründüğünden korku ögeleri, yerini bol gürültülü efektler eşliğinde
gerilime bırakıyor.
Genç oyuncuların aile bireylerinden çok daha inandırıcı
performans gösterdiği Poltergeist,ın özellikle çocukların gece saldırıya
uğradıkları korku ve gerilim dolu sahnelerin mükemmelliği ile çok konuşulacağı
kesin. İlk yapıma göre akıcılığından bir şey kaybetmemiş olan Poltergeist, remake’in
hakkını veren , seyircinin memnun olmamasını gerektiren hiçbir unsurun yer
almadığı, hem korkutucu, hem de heyecanlı bir korku filmi olmuş.
Bu Yazım Ranini.tv'de yayınlanmıştır.
http://www.ranini.tv/ozel/5371/1/poltergeist-evin-gecmisini-bilmeden-tasinma
Bu Yazım Ranini.tv'de yayınlanmıştır.
http://www.ranini.tv/ozel/5371/1/poltergeist-evin-gecmisini-bilmeden-tasinma