Bill Murray’in huysuz bir adamı canlandırdığı St.Vincent
(Benim komşum bir melek, 2014) ile tanığımız yönetmen Theodore Melfi, bu defa
gerçek bir olayı kurguladığı Hidden Figures (Gizli Sayılar) ile ortaya çıkıyor.
Margot Lee Shetterly’nin “Hidden Figures: The Story of the African-American
Women Who Helped Win the Space Race” isimli romanından uyarlanan filmin
müziklerine Pharrell Williams da katkıda bulunuyor. Irkçılığın yüksek seviyede
olduğu 60’lı yılların başında geçen film, siyah ile beyazın didişmesini
fazlasıyla ön plana çıkarırken, seyirciyi de samimiyetten ve duygusallıktan
mahrum bırakmıyor.
Hikaye, 1961 yılında ABD’nin Ruslarla uzaya insan yollama
yarışı içinde olduğu bir dönemde geçiyor. Aynı zamanda ülkede gözle görülür
şekilde siyah beyaz kavgası ve ayrımcılık da almış başını gidiyor. Bu arada
matematikçi ve mühendis olan üç dâhi kadın Katherine Johnson (Taraji P.
Henson), Mary Jackson (Janelle Monáe) ve Dorothy Vaughan (Octavia Spencer) da, Nasa’ya
görev yapmak üzere işe başlarlar. Baş ağrıtan ve sinir bozan bir ayrımcılığın yapıldığı
iş ortamında bu üç kadın parlak zekalarını kullanarak Nasa’nın vazgeçilmezi
olmak için ellerinden geleni yaparlar.
Tamamı beyazlardan oluşan Nasa’da, çikolata renkli
kadınların başarıya koşmak için ellerinden gelen tüm fedakarlığı yaparak,
haksızlıkları da görmezden gelmeleri ve alttan almaları o dönem için oldukça
cesurca bir davranış. Siyah kadınlar, tuvaletlerinin hatta kahve makinalarının
bile ayrı olduğu Nasa gibi büyük bir kuruluşta devamlı mücadele içindeler. Henüz
ortada bilgisayar bile yok, yeni yeni IBM Nasa’ya giriyor ve denemeler
yapılıyor. IBM’in yapacağı işi, ne yazık ki, Nasa’da dışlanmış ve kendilerine
bilgisayar (computer) lakabı takılmış bu dâhi kadınlar, o rahatsız ortamda
yapmaya çalışıyorlar. Hidden Figures, anlattığı başarı öyküsünün yanında
ırkçılığı yere vururken, beyazların o kadar çabalamasına rağmen her işi yanlış
yaptıklarını ve başarısızlıklarını fazlaca ön plana çıkartarak Nasa’yı da
acımasızca eleştiriyor. Film boyunca bizim dâhi siyah kadınlar olmasa, uzaya
giden araç geri dönemeyecek yörüngesinden sapacak ve Nasa olduğu yerde sayacak
gibi bir durum var.
Aralarında kusursuz bir kimya olduğuna inandığımız üç kadın
sayesinde analitik geometriden, uzay mühendisliğine kadar matematiksel her
türlü bilgi filme güzelce enjekte edilmiş. A Beautiful Mind (Akıl Oyunları, 2001)
filmindeki John Nash’in dâhiliğine yakın duran ve kendine hayranlık bıraktıran
zeka gösterisi, Hidden Figures’de de yer alıyor. Filmin dramatik yapısı da çok
güçlü. Haysiyet, saygı ve sevgi duruşu üç kadının aile yaşantılarına o kadar
güzel yansıtılmış ki, gözleriniz dolmadan geçebileceğiniz sahne çok az. Onların
aralarındaki içten ve samimi diyalogları, dostluklarının belki de en önemli
yapı taşı. Ayrıca iş hayatına ve topluma karşı verdikleri mücadele, aldıkları
cesur kararlar, aştıkları engeller ister
istemez seyirci ile karakterler arasında sıkı ve samimi bir bağ oluşturuyor.
Hidden Figures, oyuncu seçimi açısından da dört dörlük
bir yapıya sahip. Üç siyahi kadın oyuncu filmin her karesinde gösterdikleri
harika performansları ile kariyerinin en iyi işlerine imza atıyorlar. Özellikle
Altın Küre’de adaylık kazanan ve daha önce The Help (Duyguların Rengi, 2011)
ile Oscar almış Octavia Spencer, Hidden Figures’de yine samimi ve akıllı
tavırları ile rolünün hakkını veriyor. Rol dağılımında yönetici olarak görev
olan Kevin Costner & Kirsten Dunst dengeli, inandırıcı ve özellikle hikayeyi
besleyici oyunculukları ile filme çok katkıda bulunuyorlar.
Nasa’nın vazgeçilmezi olmak üzere yola çıkan, sıkı
çalışan, azimli ve üstün zekasını iyi kullanan üç siyahi kadının kariyerlerindeki
en büyük yolculuğuna ışık tutan Hidden Figures, şık anlatımı ve gurur verici
öyküsü ile unutulmayacak filmler arasındaki yerini alıyor. Bence gerçek başarı öyküleri
her zaman izlenir ve seyircisini bulur.
Bu Yazım Popüler Sinema da yayınlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder