Korku sineması üzerine yerli/yabancı yönetmen/ oyuncular
ile yaptığım röportajlarım yine tam gaz devam ediyor. Bu defaki konuğum kamera
arkasından ve setlerden yönetmenliğe geçiş yapan Şeyda Şen. Kendisi tam bir
psikolojik/gerilim türü meraklısı. Kadıköy’de buluşup kahve eşliğinde kendisi
ile yakın zamanda vizyona girecek olan ilk filmi Sekerat: Son ve korku/gerilim
sineması üzerine hoş bir sohbetimiz oldu.
İlginç projeleri ve fikirleri olan Şeyda Şen, www.populersinema.com ‘da ve sosyal medya ortamında yayınlamak üzere sorduğum soruları beni kırmayarak
cevapladı. Kendisine ilk filminde bol gişeler ve başarılar diliyorum.
KE-
Kamera arkası programından ve setlerden yönetmenliğe geçiş nasıl oldu? Bize
biraz bahseder misiniz?
ŞŞ-
Bu
benim belki de sahip olduğum en büyük ve en istikrarlı hayalimdi. Senaryoyu
yazdıktan sonra yapımcımız Önder Kayaoğlunun desteğiyle hadi bu senin hikayen
en iyi sen anlatabilirsin diyerek bana verdiği cesaretle kendimi monitörün
başında buldum. Ben her zaman bir yönetmenin herşeyden önce çok iyi bir
izleyici olması gerektiğini düşünürüm. İyi bir yönetmenmiyim, bu
sinemaseverlerin takdiri, ancak çok iyi bir izleyici olduğumu
söyleyebilirim.
KE-
Türkiye’de sürekli cinli ve büyülü korku filmi çekiliyorken siz ilk filminizde
psikolojik bir gerilim filmine el attınız? Neden böyle bir tercihiniz oldu,
nereden geliyor gerilim türüne olan merakınız?
ŞŞ-
Sinemaseverlerin
yeni türleri hakettiğini düşündük elbette, psikolojik gerilim türk sinemasında
bir eksikti ve biz bunu tamamlamayı istedik. Birbirinin benzeri olan korku
filmlerinden sıkılan sinemaseverlerle psikolojik gerlim türüyle buluşmak
istedik. Benim için; psikolojik gerilim sinemanın zekice bir hikaye örgüsüne
sahip olması gereken en gizemli türüdür. Ben de o gizemin çekiciliğine kapıldım
sanırım.
KE- Sekerat:
“Son” nedir? Nereden aklınıza geldi böyle bir isim koymak?
ŞŞ-
Sekerat aslında sekerat-ül mevt: yani islamiyette ölüm anındaki kişinin
kendinden geçmesi, can çekişmesi halidir. Filmde anlatılandan çok kopmak istemedim
filmin ismini koyarken, bu nedenle anlatılan ne ise, aslında filmin ismi de o
oldu.
KE- Psikolojik
gerilim filmlerinde senaryonun doğru oluşunun yanında en önemli etken iyi bir
oyuncu seçimidir. Filminiz için oyuncu seçimi yaparken en çok neye dikkat
ettiniz, çok zorlandınız mı seçimlerde?
ŞŞ- Çok
haklısınız senaryo ne kadar önemli ise, oyuncunun önemi de yadsınamaz. Bu
nedenle oyuncuların da senaryoyu gerçekten istemesi, anlaması ve benimsemesi de
bir o kadar önemliydi. Önder Kayaoğlu, bu konuda tecrübeli bir yapımcı olduğu için
açıkçası oyuncu seçiminde çok zorlandık diyemem. Bu film, sıradan kapı
çarpmaları veya yüksek seslerle insanları korkutmayı hedeflemedi, ciddi anlamda
iyi bir oyunculuk gerektiriyordu. Oyuncularımız karakterleri o kadar
benimsediler ki, senaryoyu yazarken kafamda canlanan karakterleri birebir hatta
zaman zaman çok daha iyisiyle monitorden izleme keyfini yaşadım. Bu
sebeple çok şanslı olduğumuzu rahatlıkla
söyleyebilirim. İnanılmaz oyunculuklar
izleyeceksiniz.
KE- Filminizin
çekimleri başınıza gelen enteresan olaylar varsa bizimle paylaşır mısınız?
ŞŞ- İnanın bu sorunuza cevap verirken
büyüler bulduk, cinler musallat oldu, sesler duyduk falan demek isterdim ama
maalesef olmadı.J
KE-
Türkiye’deki basma kalıp şeklinde giden cinlerle dolu bir korku filmi anlayışı
var. Yakın zamanda bıkkınlık getirerek korku filmi furyasının bitmesine neden
olacak olan bu durum nereye kadar sürecek sizce? Sizin filminizde olduğu gibi
farklı türlere yer verilmesi gerekmiyor mu artık?
ŞŞ- Bence
bu durum artık zaten sürmüyor. İzleyici de sıkıldı ve cinli büyülü çok iyi bir
film yapmış dahi olsanız artık önyargıyla yaklaşıyorlar. Evet izlemeye gidiyor
belki ama filmden büyük bir beklentisi olmadan “hadi işte izleyelim bari”
şeklinde. Ben sinemanın alternatif olmadığı için izlenecek filmlerle dolu
olmasını doğru bulmuyorum, sinema bunun için yapılmamalı, izleyiciye gerçekten
birşeyler verebilmelisiniz ve bazen ticari kaygılarınızı da ikinci plana
atmanız gerekiyor. Cesaretli olmak, yeni
türlerden izleyiciyi mahrum etmemek lazım. Sinemaseverlerin bunu hakettiğini
düşünüyorum.
KE- Filminiz
hakkında neler söylemek istersiniz ? İzleyicileri neler bekliyor?
ŞŞ- Sekerat senaryosundan çekim tekniklerine ve müziklerine
kadar sinemaseverlerin karşılığını
alabileceği bir film. Gerçek bir psikolojik gerilim. Kendi hayatınızdan da
birşeyler bulabileceksiniz çünkü sadece korkutmayı hedeflemedik Sekerat’ın
gerçek bir hikayesi var. 3-5 arkadaşın tatil için geldikleri otelde başlarına
gelenler değil. Gerçeğin ta kendisi. Korkacaksınız bu çok net. Biz her canlının
kaçınılmazı olan ölümü anlattık. Daha korkunç ne olabilir ki?
KE- Yeniden korku/gerilim filmi çekmeye devam edecek
misiniz? Yeni projeleriniz var mı?
ŞŞ- Elbette. Sekerat son değil bir başlangıç
diyerek bu yola çıkıldı. Hedef bundan sonrada sadece psikolojik gerilim türünde
devam etmek. Yeni senaryonun sonuna geldim diyebilirim yine hayatın gerçeği,
yine işlenmemiş bir konu olan sürpriz bir hikaye geliyor. Önümüzdeki günlerde
hazırlıklarına başlamayı planlıyoruz.
KE- Çok
korku/gerilim filmi izler misiniz? Bugüne kadar sizi en çok etkileyen,
favoriniz olan korku filmi ve yönetmenler nelerdir?
ŞŞ- Çok mu? Ben neredeyse sadece korku ve
gerilim izlerim. Bazı izleyiciler için psikolojik gerilim sinemanın en
etkileyici türüdür. Benim için de kesinlikle öyle herşeyden önce çok iyi bir
izleyiciyimdir. Others benim favorimdir. Kayıp Otoban, Shining, 6.his vs..bu
böyle devam edecek gibi görünüyor. En iyisi hemen favori yönetmenlerime geçmek,
Shyamalan ve Kubrick hatta filmimizin o meşhur Kubrick açısıyla başladığını
söylersem, ne kadar favorim olduğunu daha iyi anlatmış olurum.
Bu Yazım Popüler Sinema da yayınlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder