Batman v Superman’in üzerinden çok da zaman geçmeden,
Captain America v Iron Man de diyebileceğimiz bir kapışma filmiyle daha ortalık
şenlendi. Bu defa Marvel filmlerinin neşeli ve renkli havası, Dc Comics filmlerinin
karanlık ve kasvetli ortamı ile yine kapışıyor.
Captain America filmlerinin üçüncüsü olan Captain
America: Civil War (Kaptan Amerika: Kahramanların Savaşı), soluksuz bir aksiyon
sahnesi ile açılarak hız kesmeden sonuna kadar hepimizi ekrana çiviliyor.
Avengers: Age of Ultron’ın sonrasında geçen filmde, kahramanlarımız Yenilmezler
takımının verdiği zararlar ve ölümlerden dolayı sorumlu tutuluyorlar.
Hatırlarsanız bizimkiler Sokovia’da dünyayı kurtarmaya çalışırken gökdelenler
havaya uçtu, binalar yıkıldı, arabalar patladı ve ortalık savaş alanına döndü.
Şimdi ise, meydana gelen maddi ve manevi hasarlar dönüp dolaşıp bizim
kahramanlara patlıyor ve bunun üzerine BM, kendilerinden artık bir antlaşma
istiyor. Sokovia antlaşmasına göre, tüm yaptıklarından dolayı sorumlu tutulan
kahramanlarımızın BM’in talimatlarına uyması kararı verilince, bölünmeler
başlar ve Iron Man ile Captain America fikir ayrılıklarından dolayı
birbirlerine düşerler. Sonrasında ise, kısa bir sürede her iki taraf da kendi
takımlarını kurarak bir iç savaş başlatırlar.
Marvel filmleri içinde Captain America’nın hikayesinin
her zaman bir ağırlığı, politik havası ve ciddiyeti vardır. Özellikle ilk
filmden sonra Winter Soldier, sağlam senaryosu ile göz doldurmuştu. Civil War
da yine aynı filmin karakteri Bucky’nin üzerinden gidiyor ve yardımcı süper
kahramanlar ile birlikte izleyiciye bir “Avengers” tadı veriyor. Captain
America: Civil War, durmak bilmeyen temposu, dövüş koreografilerindeki
titizliği, aksiyon sahnelerinin görsel ihtişamı ve senaryosunun düzgünlüğü
sayesinde, kendisini Marvel filmlerinin içinde önemli bir yere taşıyor. Her ne
kadar çizgi-romandaki hikayeden daha farklı olarak çekildiği söylense de,
inanın ne seyrederken, ne de bittiğinde umrunuzda bile olmuyor. Çizgi romanda
yer alan Civil War savaşında daha politik, daha siyasi ve derin olaylar döngüsü
vardır ve ortada sürüsüne bereket kahraman cirit atar. Ama neticede bu bir
film, bir bütçe işi, o kadar da uçamayacakları aşikâr. Şu ana kadar bile
çekilen Marvel filmleri o kadar çok çıtasını yükselterek ilerliyor ki, gelecek
projeleri düşündükçe heyecanlanmadan yapamıyoruz. 80’lerde çizgi-roman okurken
“keşke ilerde bu kahramanların hepsinin filmi çekilse” diye içimizden
geçirdiğimiz hayallerimizi bizlere o kadar güzel aktarıyor ki Marvel filmleri,
kesinlikle yaratıcısı Stan Lee’nin elini öpmek gerek.
Bu filmde katılan Black Panther ve yeni Spiderman’ın
seyirciyle buluştuğu sahneler ise çok keyifli. Her iki kahraman da, takımlarına
kısa sürede o kadar güzel uyum sağlıyorlar ki, sanki uzun zamandır bizim ekiple
birlikteler havası oluşuyor filmde. Spiderman’in çocuk yaşta olması, bizim
kahramanlara olan hayranlığı, ergen davranışları ve çok konuşarak durmadan
yaptığı espriler aksiyon sahnelerindeki ciddiyeti biraz bozuyor fakat bir o
kadar da eğlendiriyor. Bence Marvel filmlerine çok sağlam bir giriş yapıyor
yeni bızdık Spiderman. Black Panther ise gerçekten gerek kostümü, gerek
özellikleri ile sıradışı ve gösterişli bir kahraman. T’Challa’nın Black Panther
oluşunun altında yatan sırrı öğrenmek için 2018’de vizyona girecek olan solo
filmini beklemekten başka çaremiz yok tabii ki.
Filmin en heyecan veren sahneleri havaalanındaki her iki
tarafın West Side Story tadındaki çete savaşı. Bu muazzam kapışmayı izlerken,
sağlam aksiyon sahneleri ile dolu harika bir görsel şölen çıkıyor ortaya.
Ant-Man, sevimli ve neşeli tavırlarının yanı sıra, büyüme ve küçülme olayı ile
savaş sırasında takıma büyük bir yardım sağlıyor. Iron Man, Captain America ve
Black Widow (Romanoff)‘ı ana karakterler olarak kenarda tutarsak eğer, diğer
yan kahramanları oluşturan Vision ve Scarlet Witch (Wanda) bu filmle birlikte
daha ön plana çıkıyor, Falcon tam manasıyla kendini gösteriyor ve show yapıyor.
Hawkeye ve War Machine kısa ama önemli görevleri üstlenerek takımlarına destek
veriyorlar. Tüm kahramanların yanında kesinlikle bu filmin en sağlam karakteri
bana kalırsa Bucky (Winter Soldier). Film boyunca mükemmel dövüşüyor ve hem
iyi, hem kötü karakterinin hakkını tam anlamıyla veriyor. Bu arada az
görünseler de, Marisa Tomei ve Martin Freeman gibi iki sevilen oyuncuyu bir
Marvel filminde izlemek gayet keyifli.
Yalnız Captain America: Civil War’ın kötü karakterler
konusunda biraz sıkıntısı var. Filmin ilk kötüsü olan Crossbones (Rumlow) daha
ilk başta kısa sürede harcanırken, diğer kötü adamı oynayan Helmut Zemo (Daniel
Brühl) ise, bu kadar görkemli bir Marvel filminde fazlasıyla sönük kalıyor.
Final sahnesindeki mükemmel Iron Man ve Captain America kapışması hem çok
heyecan veriyor, hem de ikisini o halde görmek biraz içimizi burkuyor.
Captain America: Civil War, beklentilerinizi sonuna kadar
karşılayan, ciddiyeti ve mizah dozu ayarında olan, tadı damağınızda kalacak
aksiyon sahneleri ile dolu unutulmayacak bir Marvel filmi. En güzeli ise, film
bittikten sonra eskiden salonda 2-3 kişi kalırken, şimdi salondan 2-3 kişinin
ayrılması. Çünkü artık Marvel fimleri çoğaldı ve hepimiz biliyoruz ki, bir
Marvel fanı film bittiğinde salondan çıkmaz. Unutmayın bu filmde iki kere
beklemeniz gerekiyor.
Bu Yazım Popüler Sinema da yayınlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder