Korku filmleri ile ilgili röportaj serüvenimin bu seferki
konuğu Arthur Cullipher. Çektiği Headless adlı film aslında Found filminde yer
alan kısa bir hikayenin uzun metrajlı hali. Oldukça şiddetli/sert sahneler
içeren film, yamyamlık, nekrofili ögeleri üzerine kurulu ve tam bir
slasher/gore türü örneği.
Headless filmini izlemeden önce konuya daha hakim olmanız
için Found filmini izlemenizi tavsiye ederim. Hatta daha önce yazdığım Found
hakkındaki yazımı da buradan okuyabilirsiniz. www.populersinema.com/elestiri/found-hayatim-bir-korku-filmi-28149.htm
Arthur Cullipher, www.populersinema.com ‘da ve sosyal medya ortamında yayınlamak üzere sorduğum soruları beni kırmayarak cevapladı. Kendisine çok teşekkür ediyorum.
KE-
Korku filmlerine olan ilginiz nereden geliyor?
AC-Sanırım daha ziyade babamdan. Korku filmlerini
çok severdi ve benim de genç yaştan beri ailemle bir çok şeyi izlemeye iznim
vardı. Ayrıca eskicileri de çok severdi. 6 ya da 7 yaşındayken beni bir
tanesine götürmüştü ve ben de bana bu yolu açan 3 şey almıştım oradan: lastikten
bir kurt adam maskesi, büyücülük ve şeytan bilimiyle ilgili bir ansiklopedi ve
bir de kapağı olmayan bir Fangoria dergisi. Her aile çocuğuna böyle şeyler
almazdı ama benimkiler aldı ve onlara ne kadar teşekkür etsem azdır.
KE- Headless
filmi aslında Found filminin içinde yer alan kısa bir hikaye. Bu hikayeyi uzun
bir filme dönüştürmek fikri nereden aklınıza geldi?
AC- Geçmişte onun hakkında aslında ileride gerçekten
yapmayacağımız bir şey olarak bolca konuşmuştuk. "Found " festivalde
başarılı olunca sürekli kendimize aynı soruyu sorduk : Dünya
"Headless"ın uzun versiyonunu ne zaman görecekti ? Bir gün Scott
geldi ve "Headless"ı yönetmek isteyip istemediğimi sordu. Nathan
senaryoyu yazacaktı. Tabii ki cevabım " Yaşasın, işte bu !" oldu.
Kickstarter sayesinde yeterli parayı toplayabildik şükür ki.Her projenin yolu
bu kadar açık olmaz. Katılımcıların sermayesi olmasaydı" Headless"
ortaya çıkamazdı.
KE-
Headless filminin korkutmaktan başka amaçları da var. Filminizde seyirciye
anlatılmak istenen nedir?
AC- "Headless" asla kendisine ait olmayan bir dünyayı arayan
bir adamın yolculuğudur. Bir şamanın yer altına doğru yaptığı yolculuktur
ama adam geri dönmektense insan formunda çürüyen bir ruha dönüşmek için
orada kalmaya karar vermiştir.Asla olmaması gereken bir dünyanın içine doğmanın
reddi hakkında bir filmdir.Şaka yapıyorum. Bir buçuk saat boyunca insanları
öldüren bir adam hakkında bir film işte. Bir slasher. Bir hikayesi olmak
zorunda değil ;)
KE- Headless
korkudan daha çok yamyamlık ve nekrofili içeriyor. Bunlardan dolayı çok tepki
aldınız mı?
AC- Kendilerini en ağır korku filmlerine bile dayanıklı bulan bir çok insan
sinemadan öfkeli ve mideleri bulanarak ayrıldı. İyi yorumlar kadar kötü
yorumlara da bayılırım ben. "Headless" gerçekten eleştirmesi
zor bir film.O bir sanat yapıtı ve bir aşk mektubu. Birden fazla zaman
diliminde geçiyor. Özellikle "Found" u bilmeyenlerin yorumlarını
duymak çok ilginç. Eğer "Headless" 1978 de vizyona girseydi nasıl bir
şey olurduyu bu yorumlar sayesinde bilebiliyorum aslında. Bu yüzden bu öfkenin
aslında kasti bir his olduğuna emin olmamakla beraber onu kabul ediyorum.
"Headless" 1970 lerdeki o kötü şöhretli filmlerin damarlarındaki o
korkunçluğun ta kendisidir aslında. "Found"u izlediyseniz
şayet, neyle uğraştığınızı anlarsınız. Yine de bu film herkes için değil. Bu
filme göre olanlar ondan gerçekten hoşlanır. Sanırım bir çok insan filmlerin ne
kadar şahsi şeyler olduğunu anlamıyor. Bizim onlarla olan bireysel tecrübemiz
diğerlerininkinden çok farklı olabilir. Bazıları için aşırı olan diğerleri için
yeterli olmayabilir. Aslında bu filmi neden izliyor olduğunuza bağlı birazda.
KE- Özel
efekt uzmanlığından yönetmenliğe geçişiniz nasıl oldu?
AC- İyi
bir özel efekt uzmanı zorlu çalışmasının sonuç getirmesini istiyorsa eğer, aynı
zamanda iyi bir yönetmen de olmalı. Headless'ten önce 3 kısa film yönettim. Ben
öncelikle bir hikaye anlatıcıyım, yani bu durum bir bakıma doğal benim için.
Yine de özel efektlerinde benim dokunuşum olmadan herhangi bir şey
yönetebileceğimi sanmıyorum.
KE-
Korku filmi çekmenin ne gibi zorlukları var? Sette yaşadığınız zor anlar
mutlaka olmuştur. Bize biraz anlatır mısınız?
AC- Hangi
türde olursa olsun film çekmek oldukça emek isteyen bir iş. Fantastik türler
hikayelerini anlatabilmek için özel efektlere bağlı olmak durumunda, bu nedenle
daha manuel ve sanatsal emek içeren iyi bir anlaşma gerekli. Günün sonunda, en
büyük zorluk, en azından bizim seviyemizde, bütün bunları gerçekleştirmek için
gerekli parayı bulmak. Satış elemanı olarak çalıştığım bir işim var ve para
için diğer insanların filmlerini yapıyorum ki geçinmenin dışında para
biriktirebileyim. Bir çok büyük fikrim var ve bunları tevekkeli değil çok daha
azı için ekrana getirebilirim. Kitle fonlaması sistemi bunu istismar edenler
yüzünden karalandı ve insanlar bu konuda yanmış hissetmekte haklılar. Bu durum
beni de kızdırıyor, ama bunu hiçbir zaman istismar etmeyenlerin olduğunu da
biliyorum. Ben kitle fonlamasını hiçbir zaman istismar etmedim, ve aslında
yapmak istediğim uzak bölge işlerinde bu yöntemi kullanmaya da ihtiyacım var.
Örneğin parayı elinde bulunduran birine şöyle bir şey diyorsunuz: "Bu
yapım bir kaç çıkış yolu sağlayacak aktör ile hayata geçirilecek ve video oyunu
tetikçisi biri ile The Notebook arasında geçiş yapan bir yerlerde olacak."
Tahmin et ne olur? Parayı sökülürler. Diğer taraftan eğer Gremlinler ve
Videodrome arasında, animatronik kuklalarla, felsefe ve seks ile dolu, adından
çok söz edilmeyecek oyuncularla dolu bir yapımdan söz ederseniz bu insanlar
para vermemekle kalmayıp, ileride herhangi bir şekilde sizinle iletişime
geçmekten de kaçınırlar. Bu gerçekten zor bir oyun.
KE-
Korku sinemasında farklılık yaratmak için neler yapmayı düşünüyorsunuz? İlerde
"Evet bu bir Arthur Cullipher filmi" diyebileceğimiz türden
yapımlarla karşılaşacak mıyız?
AC- Öncelikle
bu sorunun bir röportajda bana sorulan sorular arasında favorim olduğunu
söylememe izin verin. Umarım bunu herkese sorarsınız. Ve aynı zamanda en azından kısa ve öz bir şekilde cevaplaması
da zor bir soru. Benim için, tuhaflığın gereklerini yerine getiren bir takımın
parçasıyım. Anlatmayı seçtiğim türdeki hikayelerde bu durum görülebilir olsun
diye düşünmek isterim. Şimdiye kadar nerdeyse bütün yetişkin hayatımı yazmış
bulunuyorum ve sanırım bu durumun bir mit ve hatta belki de bir felsefe
geliştirdiğini söyleyebiliriz. İlişkilerin dehşeti. Canavarlarla seks olduğu
kadar, başlı başına canavar olarak seks. Yapay varlıkların içinde yaşayan kin. Büyük
ölçekli değişimlerin iması. Gerçeğin
bozulması ya da doğasının yeni anlayış biçiminde korkuyu bulmak. Özgür irade,
kaderin söylediği bir yalan. Bunun gibi şeyler. Görsel olarak I SPY çocuk
kitapları serisinin büyük bir hayranıyım. Vulva(dişilik organı) şeklinde bir
şeyi siz de büyük olasılıkla gizlice gözetlersiniz.
KE En
beğendiğiniz 3 korku filmini ve 3 yönetmeni yazar mısınız?
AC-
Şöyle bir şey var ki, bir parça sanatçıdan ayrıldığında, hiç bir zaman tekrar
sanatçının tasarladığı, olmasını niyet ettiği şey olmayacaktır. Şimdilerde, bu
durum bireysel beğeninin bir göstergesi ve kültürel bir simgeye dönüşmüş
durumda. Artık bu parça, sanatçı hakkında bir şeyler söylemiyor; bunun yerine
sanatın sahibi olan kişi hakkında daha çok şey söylüyor. Sanatın sahibi olan
kişinin kimliğinin bir parçası oluyor. Bunu söyledikten sonra, tanımlanmak için
seçtiğim 3 film Perfume: The Story of a Murderer, Holy Mountain
and The Reflecting Skin'dir. Aynı soruyu bana yarın sorun, bu sefer de farklı
bir şey söylerim. David Cronenberg ve David Lynch muhtemelen her zaman listemin
üst kısımlarında olacaklartır. Ama tabi Rob Zombie'nin de hakkını vermem gerek.
Belki tartışmalı bir fikir olacak ama, şimdiye kadar onun yaptığı her şeyi en
ince ayrıntısına kadar inceledim. En fazla da Lords of Salem için diyebiliriz
bunu.
Bu Yazım Popüler Sinema da yayınlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder