Korku filmleri üzerine yapılan sohbetler devam ediyor.
Azap filminin yönetmenleri Ulaş ve Dilek ile yaptığım ve yayınladığım röportajdan
sonra şimdi sırada, filmin oyuncuları İrem Deniz ve Dilşah Demir var. Moda’da bir
cafede gerçekleştirdiğimiz sohbet oldukça keyifli geçti. Korku sinemasının yeni
yüzleri olan İrem ve Dilşah, sinemanın yanı sıra, hem tiyatro hem de dans
üzerine eğitim almış iki oyuncu. Azap filminin yönetmenleri dahil olmak üzere
tüm yapım ve teknik ekibi ile birlikte olmaktan çok mutluluk duyan iki oyuncuya
kariyerlerinde başarı diliyoruz.
Kendileri, hem Popüler
Sinema’da, hem de sosyal medya ortamında yayınlamak üzere yönelttiğim soruları
beni kırmayarak cevapladılar.
İrem ve Dilşah ikilisine, bize vakit ayırdığı için çok teşekkür ediyorum.
KE- Kendinizden ve oyunculuk deneyiminizden kısaca bahseder misiniz?
İD- 1988 Manisa doğumluyum. 7 yaşımda dans etmeye
başladım. Sanırım dansın da etkisiyle çocukluğumdan beri hayalim sahnede
olmaktı. 2013’te Dokuz Eylül Üniversitesi GSF Oyunculuk bölümünden mezun oldum
ve aynı yıl İstanbul’a yerleştim. Mezun olduğumdan bu yana Tiyatro Craft’ta,
İstanbul Devlet Tiyatrosunda, Tiyatro Oyun kutusuyla Bo Sahne’de birçok oyunda
rol aldım. Azap filmiyle de ilk sinema deneyimim hayata geçmiş oldu. Bu arada
dans etmeye hala devam ediyorum.
DD- Merhaba. 23 yaşında Kocaeli Üniversitesi
Güzel Sanatlar Fakültesi Grafik Tasarım Bölümü’nden mezun olduktan sonar
İstanbul’a yerleşip çalışmaya başladım. Yerleştiğim ilk sene Tiyatro Kılçık’ın
atölyesinde tiyatro temel eğitimi aldıktan iki yıl sonra, Pera güzel
Sanatlar’da Tiyatro Bölümü’ne girdim. Üçüncü sınıftayken Tiyatro Kılçık’ın
kadrosuna dahil olup 2013 yılına kadar onlarla çalıştım. Pera’dan mezun
olduktan hemen sonra Kadir Has üniversitesi Film ve Drama Bölümü’nde oyunculuk
üzerine yüksek lisansımı bitirdim. Dört yıl öncesinde Mediatif Dans’da kısa bir eğitim sürecinin ardından
Çıplak Ayaklar Kumpanyası’nda modern dans eğitimi almaya devam ettim, hala da
etmekteyim. Çeşitli film, dizi ve
şovlarda oyunculuk yaptım. Şimdi de “Buyur Burdan Bak” adlı programda oynamaya
devam ediyorum. Otuz yaşındayım, sevdiğim, önemsediğim ve yapmak istediğim
sayısız şey var. Hayatımda ‘öncelik’ kavramına yer veremeyen ben, tek şeyi birinci
sıraya koyabilirim; Müziği.
KE- Azap filmindeki canlandırdığınız karakter
hakkında bilgi alabilir miyiz?
İD – Azap Filminde
oynadığım karakterin adı Ayşin. Aklı başında, idealist bir öğretmen. Uzun süre
atama beklemiş ve ataması cin haberleriyle manşet olmuş bir köye çıkmıştır.
Arkadaşlarının ısrarına rağmen köye giden Ayşin’i, Fatma Ana adında bir kadın
misafir eder. Köyün atmosferi, evinde kaldığı Fatma Ana’nın gariplikleri ve
sürekli geceye uyanıyor olması, Ayşin’in olan biteni sorgulamaya başlamasına
neden olur. Elini kolunu bağlayan kimse olmasa da içinde bulunduğu durum kaçıp
gitmesine engel olmaktadır. Film boyunca Ayşin’i paralel akan bir zamanda, hem
köyde hem de arkadaşlarının evinde görüyoruz. İki zamanı birbirine bağlayan
ortak noktalar olsa da, Ayşin’in
yaşadıkları birbirinden oldukça farklı. Köyde kurtulmaya çalışan Ayşin,
arkadaşlarının yanında ise kurtarılması gereken ve korku uyandıran bir konumda.
DD- Azap filminde alfa bir
kadını canlandırdım. Hayatı tiye alan Özlem; insanların korkularıyla dalga
geçecek kadar korkudan uzak yaşayan biri.
KE- Korku/Gerilim filmlerinin çekimleri
sırasında ister istemez rol gereği bile olsa oynadığınız karaktere
büründüğünüzde mutlaka etkilendiğiniz anlar oluyordur. Çekimler sırasında veya
sonrasında başınızdan geçen ilginç olaylar oldu mu?
İD - Açık konuşmak gerekirse benim mesleğime
bakışımda ve çalışma şeklimde bürünmek gibi bir olgu söz konusu değil, hatta
bunu sağlıksız bulduğumu bile söyleyebilirim. Oyuncu kişisinin karakterini
objektif olarak ele alabilmesi ve yaklaşabilmesi için de metine ve rolüne
belirli bir mesafeden bakması gerektiğini düşünüyorum. Bunun dışında sette
yaratılan atmosfer ve hocalarım Dilek Keser ve Ulaş Güneş Kacargil’in
yaptığı yönlendirmeler kesinlikle etkileyiciydi, ama bu canlandırdığım
karakterden tamamen bağımsız, çok başka açılardan, oyuncu olarak İrem’i
etkileyen şeyler. İşin doğası ve çekimlerin yapıldığı yerler gereği başımıza
gelen bir sürü ilginç şey de oldu tabi, ama bunların hiç biri cin hikayesi
çekiyor olmamızla alakalı değildi. Çekimlerin 1. Haftasında babamı kaybettim
örneğin ve sete devam etmek zorundaydık. Bugüne kadar verdiğim en büyük sınavdı
diyebilirim. Bütün ekip bu süreçte bana yardımcı olabilmek için elinden geleni
yaptı, hepsine bir kez daha teşekkür ederim.
DD- Etkilendiğim anı yazarsam büyük bir spoiler (tam türkçe
karşılığı bende yok) vermiş olurum ama, Ayşin karakterinden çok etkilendiğim
bir sahne olduğunu söylemem de sakınca olmamalı J Ekipte çalışan onca insanın işe konsantre
olmamız için bize gösterdiği özen benim
için ilginç bir olaydı. Gerçekten.
KE- Azap sanırım ilk sinema filminiz. Tiyatrodan gelen bir oyuncu
olarak ilk deneyiminizin bir korku filmi olması nasıl bir duygu? Senaryoyu
okuduğunuzda neler hissettiniz? Hiç yapamayacağınızı düşündünüz mü?
İD - Evet Azap ilk sinema
filmim. Korku filminde oynamak hep istediğim bir şeydi. Uçlarda duyguların konu
edildiği ve haliyle oyuncuyu zorlayan bir tür çünkü. Senaryoya gelince, tabii
ki korku ögeleri barındırıyor fakat ben ilk okuduğumdan beri gerilime daha
yakın olduğunu düşünüyorum. Sadece korkutmayı amaçlamadığı içinde
inandırıcılığı yüksek. Oynadığım Ayşin karakteri filmin tam merkezinde duruyor
ve birçok duyguyu bir arada barındırıyor. Bu yüzden benim için tüm film süreci
verimli ve çok heyecan vericiydi. Çekimlere başlamadan önce bazı sahnelerle
ilgili korkularım vardı açıkçası. Fakat yönetmenlerimiz yapamayacağımı
düşünmeme pek fırsat vermedi desem yalan olmaz. İstedikleri duyguyu ve
performansı oyuncudan alma konusunda kendilerine ait bir çalışma şekilleri var
ve içlerine sinmediği sürece çalışmaya devam ediyorlar.
KE- Daha öncede bir korku filmi
deneyiminiz oldu. Komedi filmlerinde de oynayan bir oyuncu olarak korku
filmlerinde yer almak nasıl bir duygu? Diğer türlere göre daha zorlayıcı
kısımları var mı?
DD- Komedi filmlerinde oynamış
olmamın korku filminde oynayacak olmama bir etkisi olmadı. Evet diğer türlere
nazaran insanda korku uyandırmaya hizmet eden sahnelerde bir oyuncu olarak
konsantrasyon problemi yaşayıp duruma inanmayı tekrar ve tekrar kendime
hatırlatmaya çalıştım çünkü böyle korkulara yaşamım da çok az düşüyorum ki, bir
oyuncunun kendi hayatındaki donelerle sınırlı kalmayıp rolle özdeşleşmek için
birçok tekniğe başvurabileceği düşüncesine inanmama rağmen. Bu da benim
eksiğim.
KE- Gerçek hayatta cinlerle ya da büyülerle
ilgili anlatılan hikayeler sizi etkiler mi?
İD- İster
istemez etkiliyor tabiİ ki. Filmde Ayşin’in bu konuda söylediği gibi, öyle bir
şey ki bir kere açılınca konuşuldukça konuşuluyor. Gerçekten de öyle, o yüzden
bu gibi konularla ilgili hikayeleri pek dinlememeye çalışıyorum.
DD- Bir kere etkiledi ama iyi
geldi etkilenmek, daha da etkilenmem J
KE- Yeniden bir korku filminde rol almak
ister misiniz? Yakın zamanda yeni film projeleriniz var mı?
İD- Oynamayı isterim tabii ki. Her proje yeni bir
deneyim demek. Fakat birbirinden farklı türde ve birbirine benzemeyen
karakterleri oynamak asıl hedefim. Şimdilik görünen yeni bir proje yok,
tiyatroya devam ediyorum
.
.
DD- Korku filminde oynamaya her
zaman açığım, evet isterim tabi J Var “Yolculuk” adında
çekim süreci devam eden bağımsız bir filmde rol aldım.
KE-
Devamlı cinler, büyüler ya da doğaüstü varlıklar olsun birçok film piyasaya
çıkıyor. Ne düşünüyorsunuz bu konuda? Bir süre sonra seyirciyi bıktırır mı bu
konular? Yoksa bu rekabet daha mı iyi oluyor Türk korku sineması için?
İD- Cin ve büyü hikayeleri kültürümüzde var ve o
yüzden ilgi çekiyor haliyle. Bu gibi hikayelerinin korku-gerilim içinde çok iyi
malzeme verdiği bir gerçek. Türk korku sinemasının bu konu üzerinde
yoğunlaşması seyirciyi sıkmaya başlıyor bile olsa, iyi olanların mutlaka aradan
sıyrılacağına inanıyorum.
DD- Bu konu hakkında birşey bilmeden cevap veriyorum;
bıktırmaz. Rekabet? Bilmiyorum.
KE- Tiyatro
ya da sinema olsun rol tekliflerinde karşınıza çıkan senaryolarda en çok neye
dikkat edersiniz?
İD- Çok naif bir yerden önce beni heyecanlandırıp
heyecanlandırmadığına bakarım. Ne söylediği ve bunu nasıl söylediği de önemli
tabii ki. İnanmadığım bir projenin içinde olmayı istemem.
DD- Bence oynayacağım karaktere
ve senaryonun işleyişine dikkat etmeliyim. Çok sıradan oluşan anları bile öyle
şekillerde anlatanlar var ki ‘konu’ bahanesi bu işin J
KE-Korku
filmleri izlemeyi sever misiniz? Korku filmlerine ait en sevdiğiniz birkaç
yabancı filmi yazar mısınız?
İD- Salt korku filmlerindense gerilim filmi
izlemeyi daha çok seviyorum. Film değil ama yönetmen söyleyebilirim. Stanley Kubrick’e
özel bir hayranlığım olmasının yanı sıra, David Lynch, Roman Polanski ve
Michael Haneke izlemekten özel keyif aldığım yönetmenler.
DD- Film seçimlerimde genelde korku türünü tercih etmiyorum.
The Shining, Aliens, Let The Right One In, The Birds, 28 Days Later, The
Others, Funny Games, Only Lovers Left Alive, Thirst, Taxidermia, Dans ma peau, Antichrist en
sevdiklerim.
Bu Yazım Popüler Sinema da yayınlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder