Taking Lives, Disturbia, Eagle Eye ve I Am Number Four
gibi farklı türlere imzasını atan D.J.Caruso, bu defa çok ateşli bir aksiyonla
kendini gösteriyor. Rob Cohen’in elinden çıkan ilk xXx filminden sonra Vin
Diesel’in yüksek ücret istemesi üzerine ikinci film için Ice Cube’la anlaşan
yapımcılar seriyi bir felakete taşımıştı. İkinci filmde öldü gösterilen Xander
Cage karakteri için artık Vin Diesel ile ne kadara anlaştılarsa geri getirmeyi
başardılar. Ama şunu hesaba katmadılar; o artık 50’ye merdiven dayadı ve şu
anki fit görünümlü hantal vücudu extreme sporları konu alan atlamalı zıplamalı
filmler için çok müsait değil. Bu yüzden de yapımcılar, Diesel tek başına yakın
dövüş sahneleri ile boğuşmasın diye yanına bir grup adamı salıvermişler.
Extreme sporlardan ajanlığa terfi etmiş Xander Cage, akıl
hocası Gibbons (Samuel L. Jackson)’ın ölümü üzerine CIA operatörü Jane Marke
(Toni Collette) tarafından yeni bir göreve atanır. Uyduları yönetip dünyada
patlatmak üzere geliştirilmiş Pandora’nın Kutusu adındaki tehlikeli bir aletin
peşine düşen Xander Cage, karşısında Xiang (Donnie Yen) ve ekibini bulur. Kısa
süre içinde bu ekibin Gibbons tarafından toplandığını anlayan Xander, uçuk
kaçık tiplerden oluşan kendi adamlarını da bu ekibe dahil ederek güçlerini
ikiye katlar. Zaten bundan sonrası evlere şenlik. Vur patlasın çal oynasın.
D.J.Caruso filmin bazı yerlerinde, kim düşman kim değil gibi kafa karıştıran ufak hamlelerde bulunsa da, çok başarılı olamıyor. Çünkü film,
seyircinin öyle bir durumu tahlil edip düşünderecek kadar güçlü bir senaryoya
sahip değil. Hatta yüzeysellikten kıvranan hikayenin belki daha keyifli olur
diye aralara serpiştirilen mizahı bile kötü. Espriler basit ve sıradan. Xander
Cage’in yeniden göreve dönerek aktif hale gelmesi film boyunca esas kahramanın
kendisi olacağı anlamına gelmiyor. Yanındaki yedekleme ekibinin filme katkısı
çok daha fazla. Donnie Yen’i seriye katmaları çok mantıklı olmuş. Diesel’in
altından kalkamayacağı sahnelerde Yen, yeteneğini kullandığı görkemli dövüş
koreografileri ile aksiyonu bir nebze eğlenceli hale getirmiş. Gerçekten
ekipteki herkes Diesel’den daha faydalı olmuş filme. Kasıntılı bir halde ortada
dolaşan ve devamlı sırıtan cool Xander Cage karakteri, bir süre sonra sevimsiz
bir hale dönüşüyor. Konuşuyor, taktik veriyor ama işleri yedekleme takımı hallediyor.
xXx: Return of Xander Cage (Yeni Nesil Ajan: Xander Cage'in Dönüşü), gerçeklikten çok
uzakta gezinen, yerçekimine meydan okuyan mantık dışı extreme sahnelerle
donatılmış ve aksiyonun dozunu fazla kaçırmış bir film. Köprüden tırlara atla
üstünde koş, motorla sörf yap, üstüne bir de araba çarpsın yerlerde sürün tamam
da bari biraz terle falan yüzünde bir çizik olsun. James Bond filmlerinde, Mission:
Impossible ve Fast and Furious serisinde teknolojik akıllı aksiyon sahneleri
doludur. Ama bu filmlerin alt metni sağlamdır, senaryosu iyi yazılmıştır ve içindeki
mizah ile birlikte izlendiğinde o uçuk kaçık aksiyon sizi rahatsız etmez. İyi
hikaye/yerinde aksiyon formülü bu filme de doğru uygulanmış olsaydı, belki çok
daha keyifli olabilirdi.
Görülen şu ki, Vin Diesel’in dövmeli kaslı vücudunun
arkasına sığınarak pazarlama tekniğini çok iyi kullanan bir film xXx:
Return of Xander Cage. Filmin Donnie Yen sayesinde sadece Amerika değil Asya
gişelerini de hedef aldığı çok belli. Şu anda yapılacak tek şey, daha üzücü bir
manzara ile karşılaşmamak için bu seriyi fazla uzatmadan sonlandırmak. Ice
Cube’ın yapamadığını Vin Diesel geri döner yapar mantığı ne yazık ki tutmamış.
Vakit geçsin, hareketli bir film olsun izleyelim diye düşünenlere tavsiyem, The
Expendables’ı bulun baştan izleyin daha mantıklı.
Bu Yazım Popüler Sinema da yayınlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder