29 Nisan 2016

KELEBEKLER ÖZGÜRDÜR

Orijinal ismi “Butterflies are Free” olan eser, Leonard Gershe tarafından yaratılmış olup,  ilk defa 1969 yılında Broadway’de müzikal olarak sahnelendi. Ardından gördüğü ilgi üzerine 1972’de başrolünde Goldie Hawn’ın yer aldığı bir sinema filmi olarak beyazperde de yerini aldı. Türkiye’de ise ilk kez 80’li yıllarda Hadi Çaman & Füsun Önal’dan izlediğimiz Dan ve Jill karakterine, sonraki yıllarda Sevinç Erbulak ve Tolga Çevik hayat verdi. Ben, 80’li yıllarda Füsun Önal tarafından sergilenen “Kelebekler Özgürdür” oyununu izlemiş ve hayran kalmıştım. Aradan yıllar geçti ve bu defa bambaşka bir kadro ile Murat Sarı’nın yönettiği bu harika oyunu sımsıcak bir ortama sahip olan Kadıköy’deki Tiyatro Ak’la Kara’da yeniden izleme fırsatı yakaladım. Üstelik bu izlediğim oyun, artık tekrarı olmayacak en son oyunları idi.

Oyunun Konusu; Doğuştan görme engelli olan Don Baker, 35 yaşında ilk kez kendi başına yaşamaya başlamıştır. New York'taki küçük dairesinin karşısına Jill adında bir oyuncu taşınmıştır. Don ve Jill kısa bir süre sonra yakınlaşırlar. Jill, dünyada hiç kimsenin, görmek istemeyenler kadar kör olmadığını Don'dan öğrenir. Ve şimdiye kadar hiç görmediği bir dünyayı görür. Fakat bir süre sonra Don'ın annesi gelir ve onu kendi evine götürmek konusunda ısrar eder. Don bu ısrara karşı koyunca, Bayan Baker, Jill'den kendisine yardımcı olmasını ister. Jill, Don'ın eve dönmesi için elinden geleni yapar. Fakat Bayan Baker, oğlunun artık kendi ayaklarının üzerinde durması gerektiğini anlar. Don 35 yıl sonra, karanlık bir dünyada bile olsa yaşamaya başlamıştır.

Dünyayı hiç görmemiş birinin gözünden görün” sloganıyla kendini tanıtan Kelebekler Özgürdür, dramatik alt yapısının yanı sıra, içindeki  tatlı espriler ile de uzun zaman hafızanızdan çıkmayacak bir oyun. Aynı zamanda yıllar sonra bile şarkısını duyduğunuzda yüzünüzde ufak bir gülümseme yaratacak kadar da güçlü bir içeriğe sahip. Oyun, görme engellilerin hayata nasıl tutunduğunu ve onlara acımayıp normal bir birey gibi davranıldığında çok daha mutlu olduklarını, etkileyici diyaloglar ve müzikler eşliğinde seyirciye çok güzel anlatıyor.

Karanlıktan yavaşça açılarak, tek tek sahnenin en önemli planlarını tanıtan hoş bir ışık tasarımı ile başlıyor oyun. İlk gözüme çarpan ise buzdolabındaki Hair posteri oluyor tabii ki. Oyun da zaten o dönemlerde, yani hippilerin, çiçek çocukların ve Beatles’ın popüler olduğu yıllarda geçiyor. Işıkların yerli yerinde kullanımı  ve karanlıkta yer alan en önemli sahnelerin tek plan şeklinde aydınlatılması sayesinde seyirci oyuna daha iyi adapte oluyor. Dekor tasarımı ve renkler, tek mekanda geçen bir oyuna göre derinlik ve perspektif açısından çok düzgün. Ayrıca posterler, duvardaki yazılar, etraftaki ufak detaylar ve en önemlisi Jill’in rengarenk cıvıl cıvıl kıyafetleri oyunun geçtiği dönemi size birebir yansıtıyor.
Üç Nokta oyunundaki üçüzleri başarıyla canlandıran Kerem Kobanbay, bu kez inanılmaz bir performans ile izleyenleri adeta büyülüyor. Görme engelli “Don Baker” karakterini canlandıran oyuncu, oyunun sonuna kadar gözlerini beyaz şekilde göstererek de zor bir işe imza atıyor. Bu rolü için aylarca görme engellilerin yanında çalışan Kerem Kobanbay’ın aynı zamanda “Yeni Tiyatro Dergisi” ve “Direklerarası Seyircileri” En İyi Erkek Oyuncu ödülünü de aldığını belirtmek gerek. Oyunda Don Baker’ın ağladığı yerde hüzünlenirken, güldüğü yerde siz de gülüyorsunuz. İşte bu duyguyu güzel bir şekilde seyirciye enjekte eden Kerem Kobanbay’ın yanında,  oyunun diğer güçlü karakteri Jill’i canlandıran Buket Dereoğlu da çok çok başarılı bir performans sergiliyor. Oyuna dahil olduğu andan sonuna kadar, yaşadığı duygu karmaşasını harika mimikleri ile izleyiciye kolayca aktarabilmesi, bitmeyen enerjisi ve sevimli dansları ile gerçekten alkışı hak ediyor. Dan ve Jill’in birbirlerine olan sevgisi, coşkusu ve yaşadıkları o kadar güzel anlatılıyor ki oyunda, ne zaman kötü şeyler olacak, yaşanacak bir dram var mı, yok mu diye de merak içinde kalıyoruz. Ve merakımızı bozan, heyecanımızı ve coşkumuzu söndüren Dan’in diktatör annesi ortaya çıkıyor. Usta oyuncu Bedia Ener tarafından canlandırılan Dan’in annesi Florence Baker, neredeyse ikinci perdenin en önemli rolü. Öfkesi, titizliği, bağırması ve oğluna olan düşkünlüğü ile seyirciyi sinir eden anne karakterini canlandıran Bedia Ener, sahnedeki ustalığını her zamanki gibi rahat ve dinamik oyunu ile gösteriyor. Oyunun sonlarına doğru çıkan ve kısa bir role sahip olan Hakan Çeliker’in üstlendiği gıcık yönetmen karakteri ise, aslında hikayenin güzel gidişatını bozduğu gibi, neşemizi de kaçırmayı başarıyor. Oyunun kadrosu çok başarılı ve bir o kadar da çok duygusal. Özellikle finalden sonra, son oyunları olmasının verdiği üzüntülerini dile getiren konuşmaları, onlar gibi tüm seyiriciyi de oldukça duygulandırdı.
Oyunun hikayesi bize, insanları kırmanın, üzmenin ne kadar kolay olduğunu, ama açılan yaraların telafisinin de bir o kadar zor olduğunu, görme engellilerin aslında istedikleri zaman içindeki kelebekleri özgür bırakabilecek kadar yaşama sevinci ile dolu olduklarını, en önemlisi kendi ayakları üzerinde durabildiklerini de güzel ve üsluplu bir şekilde anlatıyor. Görme engelli birisi ile çılgın bir kızın aşkını tatlı bir dille anlatan Kelebekler Özgürdür, izlerken hem güldüren, hem de ağlatan, içerdiği pek çok insancıl mesajlarla hepimize ders veren özel ve unutulması zor bir oyun. Tiyatro seven herkesin özellikle bu oyunu izlemesini kesinlikle tavsiye ederim.


Yazan : Leonard Gershe
Yöneten : Murat Sarı
Çevirmen: NüvitÖzdoğru
Yönetmen Yardımcısı : Şendal Yıldız-Oğulcan Kayahan
Işık Tasarım : Serpil Coşkun Altuncu
Dekor, Kostüm : Akın Tezer Tunalı
Dekor Uygulama : Murathan Yılmaz
Oyuncular : Kerem Kobanbay, Buket Dereoğlu, Bedia Ener, Hakan Çeliker

Kelebekler Özgürdür

Ya mevsiminde bir çiçeğin, ya pembesinde
Bazende bir söğüt dalının serin gölgesinde
Yaşa dostum gönlünce, ömrünün keyfini sür
İnsanlar değilse de, kelebekler özgürdür

Ya sabahında baharın, ya gecesinde
Bazende bir çığ damlasının, yalın gerçeğinde
Yaşa dostum dünyayı, ömrünün keyfini sür
İnsanlar değilse de, kelebekler özgürdür

Ya düşlerinde bir çocuğun, ya sevgisinde
Bazende yaşlı bir ozanın, iki dizesinde
Ara dostum dünyayı, ömrünün keyfini sür
İnsanlar değilse de, kelebekler özgürdür

Bu Yazım Popüler Sinema da yayınlanmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder