3 Şubat 2017

ALEX ESSOE ile Röportaj


Kevin Kolsch ve Dennis Widmyer ikilisinin elinden çıkan Starry Eyes, hayalleri için herşeyi göze alacak kadar hırslı bir garson kızın başına gelen rahatsız edici bir hikayeyi anlatıyor. Hollywood starları gibi şöhret peşinde koşmak, ünlü olmak kim istemez ki? Ama tüm bunların peşinde koşarken de, attığınız her adımın farkında olmalı ve frenleyemediğiniz o acımasız hırsınızın da başınıza iş açmamasına dikkat etmeniz gerekiyor. Kimler sizi yönlendiriyor, ne için görüşmeye çağrılıyorsunuz ve etrafınızda dikkatinizi çeken yanlış olaylar dönüyor mu? Filmin baş kahramanı olan huzursuz ruh hali ve oldukça hırslı bir yapıya sahip Sarah’ın dikkat etmediği noktalar da işte tam bunlar.

Sarah’ın tehlike arz eden hırsından daha güçlü ve ilginç bir yönü daha var. Kendisine olan güveni yok olmaya başladığında ve korkuları ile yalnız kaldığında, odasındaki Hollywood starlarının posterleri adeta alay edermişcesine üstüne üstüne geliyor. Bu durum karşısında Sarah’ın sinir krizleri geçirmesi, saçlarını yolması ve kendisine engel olmaya çalışması ise farklı zamanlarda ürkütücü bir ruh haline büründüğünün göstergesi. Günün birinde Sarah’a oldukça eski ve güçlü bir şirket olan Astreus’un Gümüş Çığlık adındaki bir gerilim filmi için deneme çekimi teklifi geliyor. Şöhret olmayı dört gözle bekleyen Sarah’ınartık  tek yapması gereken tüm hünerlerini ortaya koymak ve seçici ekibin karşısına çıkmak. Karanlık ve ürkütücü bir ortamda gerçekleşen deneme çekimi sırasında, farklı istekleri olan bu seçici ekibin sergilediği sevimsiz haller aslında Sarah’ın pek de hoşuna gitmiyor. Ama hayalleri için ne istenirse yapmaya hazır. Ortaya koyduğu  değişik ve üstün performansı dikkatleri çekiyor ve başrol için seçiliyor. Sarah bu seçme sonrasında aslında şeytani bir şirkete ruhunu teslim etmiş olduğunun farkında değil.

Filmin bundan sonraki kısımlarında ünlü olmak için sadece ruhunu şeytana teslim etmek değil aynı zamanda oyuncunun yataktan da geçmesi gibi klişeleşmiş bir detaya da rastlıyoruz. Bu da Hollywood filmlerine gönderilen bir eleştiri ya da mesaj niteliğinde sayılabilir. Uzun zaman boyunca beklediği bu zaferin ardından Sarah, kendisinden yapılması istenilen her türlü şeyi istemeden de olsa yerine getiriyor. Filmde çok açık şekilde anlatılmasa da, Astreus’ın şeytani bir şirket ve başındaki patronun da bir şeytan gibi tasvir edildiği çok net. Starry Eyes’ın en can alıcı özelliği ise, sıradan bir hikaye gibi giderken  finale yaklaştıkça yükselen bir ivmeyle sarsıcı ve rahatsız edici bir gerilime dönüşmesi. Sarah’ın Astreus tarafından seçilmesinden sonra başına gelen tüm olaylar ve değişim süreci tamamen kendi içindeki şeytani varlıkla savaştığının da bir kanıtı. Bu savaşı verirken Sarah’ın vücudunun gün geçtikçe deforme olmaya başlaması kısa bir süre sonra kendisini tanınmaz bir hale getiriyor. Ardından anlamsızca cinayetler işlenmeye başlıyor, ortalık kan gölüne dönüyor ve Sarah gizemli bir tarikat eşliğinde şeytanla verdiği savaş sonrası adeta yeniden doğuyor. Buradaki yeniden doğuş sahnesi titizlikle hazırlanmış makyajın ön planda olduğu görsel açıdan çok başarılı bir sahne.

Filmin en önemli ve seyredilmesi gereken kısmı Tahran doğumlu Sarah rolünü oynayan Alex Essoe’nin mükemmel performansının geçtiği sahneler. Body Horror dediğimiz vücudun deforme olarak değişim sürecini ele alan bu korku alt-türünün en önemli özelliği kesinlikle oyuncuların iyi seçilmesi. Makyajların yerinde ve itinalı olmasının dışında, değişim süresinde geçen gerilim dolu anları seyirciye en iyi yaşatacak olan kesinlikle oyuncudur. Alex Essoe, filmdeki başarılı oyunculuğu sayesinde pek çok eleştirmen tarafından tam not aldı ve Horrorant Film Festivali tarafından En İyi Kadın Oyuncu seçildi. Ayrıca film de, bazı festivallerden ödülle döndü.

Bu arada Starry Eyes’ı beğenenlerin ve bu tip filmlere ilgi duyanların, yine bir Body Horror türü olan Contracted I ve II’yi seyretmelerini tavsiye ederim. Sıradışı yönetmen David Cronenberg’in filmlerindeki enteresan ve kendine özgü dönüşüm süreçlerini anlattığı hikayelere yakın duran Starry Eyes, korku filminden daha çok gizem/gerilim türüne kayan bir yapım. Hollywood sinema sektörüne güzel eleştirilerde bulunan film, sonlara doğru yaşattığı rahatsız edici gerilim ile de, seyirciyi rahatça ele geçiriyor.

Korku/gerilim filmlerine olan düşkünlüğümü, farklı site ve dergilerde yazdığım inceleme, eleştiri ve dosya türündeki yazılarla pekiştirirken, uzun zamandır da yerli/yabancı yönetmen/oyuncularla yaptığım röportajlara da yer vermekteyim. Bu defa Starry Eyes’ın parlayan yıldızı Alex Essoe ile bir röportaj yaptım. Kendisi beni kırmadı ve GodFather dergisinde yayınlanmak üzere sorduğum soruları içtenlikle cevapladı. Alex Essoe’ye hem dergi, hem de kendi adıma çok teşekkür ediyorum.  


KE- Marcus Dunstan’ın gerilim filmleri gerçekten çok başarılı. The Neigbor’da birlikte çalıştınız. Marcus Dunstan ile beraber aynı sette çalışmak nasıl bir duygu?
                                                          
AE- Marcus’la birbirimize çok çabuk ısındık. İlk görüşmemiz kısa sürede filmler hakkında ayrıntılı bir söyleşiye evrildi. Böylece sete geçtiğimizde oldukça uyumlu bir ikili oluşturduk. Belki de karşılaştığım insanlar arasında en kolay çalışılabilecek olan kişi odur.

KE- Korku/Gerilim filmlerinde oynamak sizi nasıl hissettiriyor?

AE- Harika hissettiriyor, favori filmlerimden bazıları korku-gerilim türünde. Yine de bence The Neighbor korku-gerilimden çok aksiyon-gizem türünde.

KE- Starry Eyes, özenli makyaj isteyen bir film. Vücudun deforme olma sahneleri gerçekten ürkütücü ve makyajlar çok başarılı. Bu sahneleri çekerken hiç zorluk yaşadınız mı?

AE- O kontak lensler takılıyken görmek en büyük ve belki de tek zorluktu. Bazı zamanlar makyaj süresi 5-7 saate kadar çıkabiliyordu ama benim için pek de sorun değildi.

KE- Bugüne kadar rol aldığınız filmlerin içinde en çok beğenilen karakter hangisiydi? Bu karakter ile ilgili İzleyenlerin tepkileri nasıl oldu?

AE- Kesinlikle Starry Eyes’daki Sarah karakteri. Karakter çok köklü değişiklikler geçiriyor, bir oyuncunun engellerle imtihanı gibi. Bence seyirci bu filme oldukça güçlü bir reaksiyon gösterdi.

KE- Rol tekliflerinde karşınıza çıkan senaryolarda en çok neye dikkat edersiniz?

AE- Benim için önemli olan “Hikâye iyi mi, canlandıracağım karakter daha önce içinde bulunmadığım bir yere götürecek mi beni ve yönetmenin yaratıcılığına güvenebilirim gibi hissediyor muyum?”un cevapları.

KE- Starry Eyes filmi ile Horrorant film festivalinde En iyi Kadın Oyuncu Ödülünü kazandınız. Bu başarınızın sırrı nedir?

AE- Teşekkürler. Bence başarının en önemli sırrı işinize bütünüyle bağlı olmak ve canınız çıkana kadar çalışmak, başka türlü başarıya ulaşmanız mümkün değil.

KE- Starry Eyes gibi bir korku filminde oynamak sizi tedirgin etmedi mi? Bu rolün altından kalkamayacağınızı düşündüğünüz oldu mu?

AE- Filme başlamadan hemen önce biraz da olsa tedirgin hissettim tabi ki. Bir tür filminde ilk kez başrolü üstleniyordum. Senaryo ve karaktere resmen âşıktım. Bu yüzden kendi kendime büyük bir stres kaynağıydım. Yine de çekimler başladığı anda deneyimlemenin içinde kaybolmak çok kolaydı. Tabi bu hep birlikte çalıştığımız yönetmenlerin, yapımcının ve ekibin birlikte çalışması harika kişiler olmasından kaynaklanıyordu.

KE- Bundan sonraki projelerinizde sizi yeniden korku filmlerinde görecek miyiz? Yeni projelerinizden kısaca bahsedebilir misiniz?

AE- Daha yeni Fashionista adında harika bir festivalde Simon Rumley(favori yönetmenlerimden biri)’in yönetmenliğini yaptığı diğer filmimin premieri gerçekleşti.  Gelecek sene vizyona girecek olan Revelers ve Red Island isminde iki filmim daha var ve ikisi için de çok heyecanlıyım. 
KE- Bugüne kadar izlediğiniz filmlerin arasında sizi en çok etkileyen 2 filmi, nedenleriyle birlikte yazabilir misiniz?
AE- Bu fazlasıyla zor bir soru, haha! Bir çok isim geliyor aklıma ama sanırım herkesin izlemesi gerektiğini düşündüğüm iki filmin birincisi Toshiya Fujita’dan Lady Snowblood ve Rainer Werner Fassbinder’den The Marriage of Maria Braun. Dünya sinemasında devasa etkisi olan harika iki film ve benim için de tüm zamanların favorileri.

Bu Yazım GodFather dergisi Aralık '16-Ocak 2017 sayısında yayınlanmıştır. 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder