Sosyal medya ve mailler üzerinden devam eden korku filmleri yönetmenleri/ oyuncuları ile yaptığım röportajlar tam gaz devam ediyor. Bir korku filmi fanatiği olarak kendileri ile tanışmak ve yazışmak benim için oldukça heyecan verici. Her ne kadar saat farkından dolayı gecenin bir vakti kendileri ile sohbet etsem de yazışmalar oldukça keyifli geçiyor. Korku sinemasına yeni girmiş ya da henüz yeni tanınmaya başlamış yönetmen/oyuncularla röportaj yapmak onların heyecanını paylaşmak ayrı bir güzel.
Paul Hyett, hoş sohbeti olan ve
yaptığı işten çok keyif alan bir yönetmen. Bugüne kadar iki korku filmi çeken
ve Descent 1-2, Doomsday, Unknown, Attack the Block vb. gibi birçok filmin
makyaj ve özel efektler departmanında görev yapmış olan Paul Hyett, hem Popüler Sinema’da hem de sosyal medya ortamında
yayınlamak üzere kendisine yönelttiğim soruları cevapladı.
Paul Hyett’e, bize vakit ayırdığı için çok teşekkür ediyoruz.
KE-
Bugüne kadar birçok korku/gerilim filmlerinin görsel efekt ve makyaj bölümünde
görev aldınız? Yönetmelik yapmak nereden aklınıza geldi ?
PH- 20 sene protez alanında çalıştıktan sonra, bir
çok yönetmenle çok yakından çalışmaktan, yapım öncesi aşamadan, görsel senaryo
taslağından ve bu görsel efektleri sette uygulama planlamasından film
yapmakla ilgili çok fazla şey öğrendim. Bu benim için paha biçilmez bir öğrenim
süreciydi. Ama bir an geldi ki artık kendi hikayelerimi kendi vizyonumla
aktarmaya doğru bir geçiş yapmak istedim. Sonra ilk filmimle ilgili ne
yapabilirim diye düşünürken bana insan kaçakçılığının zalim ve karanlık
dünyasında geçen bir film seti önerisinden bahsedildi.
KE- İlk yönetmenliğini deneyiminiz olan The
Seasoning House, çok sarsıcı ve önemli mesajlar içeren bir film. Böylesine
trajik bir hikayeyi gerilim filmine dönüştürmek fikri aklınıza nereden geldi?
PH- Aslında bu insan kaçakçılığıyla ilgili bir sürü
araştırma yapmış olan yardımcı yazarlardan Helen Soloman'ın
fikriydi. Aklında geneleve hapsedilmiş sağır bir kızla
ilgili bir fikir vardı. Bu benim için bu dünyayla ilgili gerekli
mesajı verebilecek olan harika bir intikam gerilim filmi için temel
oluşturabilecek süper bir önermeydi. Senaryoyu bu fikir etrafında başka
bir yazar olan Conal Palmer 'la beraber çalışarak oluşturdum. Hakikaten
çok çabuk oldu. Bunun ilk filmim için harika bir şey ve de fx ağırlıklı
olmaktan ziyade oyunculuk bazlı bir şey olduğunu düşündüm.
KE-
The Seasoning House'da seyirciyi baştan sona kadar ekrana kitleyen Rosie Day
(Angel), 20 yaşında olmasına rağmen çok başarılı bir performans sergiledi.
Oyunculuğu ve setteki uyumu hakkında neler düşünüyorsunuz? İleride tekrar
kendisi ile çalışmak ister misiniz?
PH- "Seasoning House" filmini çektiğimizde
aslında 17 yaşındaydı. Birlikte çalışması harika bir oyuncu hele de yaşı ve ilk
filmi oluşu göz önüne alındığında müthiş bir oyuncu. Ayrıca konuşamadığını
da düşündüğümüzde ne kadar çetrefilli bir rol aslında. Ayrıca filmin vermek
istediği şeyin üstesinden fazlasıyla geldi. Benim yeni filmim " Howl"
da da çok sinir bozucu bir genci kızı oynuyor. Evet ileride birlikte
çok iş yapmayı düşünüyoruz.
KE-
Bu kadar korku filmine efekt ve makyaj çalışması yaparken mutlaka ilginç
olaylar başınızdan geçmiştir. Bizimle en enteresan olanı paylaşır mısınız?
PH- "The Descent" filminin çok fazla zorlayıcı tarafları
vardı ve o çok büyük bir işti. İnsanlar bütün o yaratıkları benim yaptığımı
düşünüyor ama aynı zamanda bütün o ölü hayvanların, sahte silahların, insan
cesetlerinin ve de binlerce kemiğin yapımından benim departmanım sorumluydu.
O benim kariyerimi başlatan filmdir bu yüzden sonsuza dek müteşekkirim.
Pinewood stüdyolarındaki dondurucu soğuğa rağmen çok keyifli bir işti.
KE-
Bize yeni projeleriniz hakkında biraz bilgi verebilir misiniz? Korku filmlerine
devam mı?
PH- Evet, daha bir sürü korku filmi çekmeyi düşünüyorum (Umarım).
Ama bir sürü farklı film türünü de keşfetmek istiyorum. İlk filmim
gerçek dünyadaki insan korkularıyla ilgiliydi. İkinci filmim ise kurt
adamlarla ilgiliydi. Aynı zamanda korku filmlerinin bütün farklı türleriyle
de uğraşmak istiyorum, tabii görsel olarak ve karakter
açısından iyi olan farklı hikayeler anlatarak. Ekrana taşımak istediğim bir
dolu hikaye var. Bunun yanı sıra bilim kurgu, gerilim ve dramları da işlemek
istiyorum. Benim için önemli olan enteresan karakterlerle dolu zorlayıcı
hikayeler. Sıradan insanların sıra dışı hikayeleri.
KE-
Şimdiye kadar hiç Türk korku filmi izlediniz mi? İzlediyseniz düşünceleriniz
nelerdir?
PH- Hayır, hiç Türk korku filmi izlemedim ama çok
İSTERİM.
KE- Yeni filminiz Howl’dan biraz bahseder
misiniz? İzleyicileri nasıl bir korku filmi bekliyor? Afişi bile seyirciyi
kendine çekebilecek kadar başarılı tasarlanmış.
PH- "Howl" , son derece kasvetli ve karanlık bir film
olan "Seasoning House" 'dan farklı bir şey yapmak için bir
fırsattı." Howl " da filmin eğlenceli ve eski tip bir
yaratık filmi olmasını sevdim. Filmde 70' lerin felaket filmlerindeki
gibi örneğin "Towering Inferno" ve" Poseidon
Adventure" dakine benzer vaziyetleri sınırlı ilginç karakterler
vardı. İnsanlar gerçekten filmin geleneksel yönlerinden hoşlanmış görünüyor.
Ben de bunu sağlamlaştırmak için mitolojiden yararlanmaya ve kurt adam
filminde mitolojiye çağdaş bir hava katmaya çalıştım.
KE-
En beğendiğiniz 3 korku filmini ve 3 yönetmeni yazar mısınız?
PH- Fimler: John Carpenter'dan " The Thing" ,"American
Werewolf in London", "Day of the Dead".
Yönetmenler : John Carpenter, David Fincher,Brian De Palma.
Bu Yazım Popüler Sinema da yayınlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder