Daha önce Contracted I
ve II’nin yönetmenleriyle (Eric England / Josh Forbes) yaptığım röportajın
ardından filmin ana karakterlerini canlandıran üç oyuncu Najarra, Matt ve Katie
ile ile sosyal medya üzerinden tanışma fırsatım oldu. Birkaç hafta süren
yazışmalar ve sohbetlerin ardından röportajı tamamladım. Kendileri korku
sinemasını seven, ve yaptığı işlerden çok keyif alan oyuncular.
Tüm oyuncular hem Popüler
Sinema’da, hem de sosyal medya ortamında yayınlamak üzere kendisine yönelttiğim
soruları beni kırmayarak cevapladılar
Najarra, Matt ve Katie’e,
bize vakit ayırdığı için çok teşekkür ediyoruz.
Najarra Townsend
KE-
Filmografinize baktığımızda TV serileri, kısa filmler ve uzun metrajlı filmlere
rastlıyoruz. True Loved ve Going to America filmleri ile çeşitli festivallerden
ödüllerle döndünüz. Bu başarınızın sırrı nedir?
NT- Çalışmayı seviyorum ayrıca hayatta ne yapmak
istediğimi erken bir yaşta keşfetmiş olduğum için kendimi çok şanslı
hissediyorum. Oyunculuk her zaman ilk aşkım
olmuştur. Çalıştığım projelerde her zaman elimden gelenin en
iyisini yapmaya çalışırım. Ayrıca aynı insanlarla çalışmayı severim. Sinema
işinde gerçekten akıl almaz derecede yetenekli insanlar tanıdım ve birlikte ne
kadar aynı projede çalışırsak o kadar iyi oluyor. Bir filme başlarken birbirine
olan güven ve aşinalık inanılmaz derecede yararlı bir şey. "True Loved "
benim hayatımı değiştiren bir filmdir ve hala o filmi göstermek
için okullara gidiyor ve de LGBT konularında konuşuyorum. Bu
film benim için çok özel olduğundan bu filmle çok çeşitli
festivallerde en iyi kadın oyuncu ödülü kazanmak ayrıca müthiş bir şey.
"Contracted" filminin de bende benzer bir etki bıraktığını
söyleyebilirim. Bu film sayesinde ömür boyu sürecek arkadaşlıklar edindim.
KE-
Genelde romantik ve komedi türünde filmlerde yer aldınız. Contracted gibi bir
korku filminde oynamak sizi tedirgin etmedi mi? Bu rolün altından
kalkamayacağınızı düşündüğünüz oldu mu?
NT- Her zaman kendimi dramlara ve duygusal
derinliği olan filmlere yakın hissetmişimdir. "Contracted" filminden
önce birkaç korku filminde yer aldım. Korku filmlerinin o abartılı
duygusal bağlamını hep sevmişimdir. Senaryoyu ilk okuduğumda, Samantha
karakterini çözümleyip oynamak için çok sabırsızlandım. Her gün; makyaj,
sınırlı zaman ve sahnelerin karmaşıklığı göz önüne alındığında ayrı bir
mücadeleydi. Ama günün sonunda hepsi gerçekten çok keyifliydi.
KE- Contracted,
özenli makyaj isteyen ve kanlı sahneleri bol olan bir film. Vücudun deforme
olma sahneleri gerçekten ürkütücü ve makyajlar çok başarılı. Bu sahneleri
çekerken hiç zorluk yaşadınız mı? İyi ya da kötü bir anınız var mı?
NT- Güne makyaj için saatlerce oturmakla
başlıyordum. Bana tüm bu özel efektleri uygulayan, inanılmaz derecede
yetenekli Mayera Abeita'ya sahip olduğumuz için çok şanslıydık.
O aslında son derece nahoş bir deneyim olabilecekten bütün bunları keyifli
anlara dönüştürmüştür.
Makyaj sandalyesinde saatlerce oturmaktan
gerçekten keyif aldım. Zaman her daim bir sorundu çünkü sınırlıydı. Ama
ekibimiz sayesinde onu hallettik. Yaşadığım diğer bir sorun ise
filmin sonuna doğru baş gösterdi. Gözlerim gün geçtikçe kötüleşmeye başladı.
Efektler için kontak lens taktım. Bir tarafta sklera / göz akı lensi, diğerinde
kırmızı göz kanamalı lens neredeyse kör oluyordum. O sahneleri gerçekçi
kılmak için girişilen zahmet tabii ki çok zorlayıcıydı ama sonunda karakterimi
geliştirmeye çok yardımcı oldu.
KE-
Bundan sonraki projelerinizde sizi yeniden korku filmlerinde görecek miyiz?
Yeni projelerinizden kısaca bahsedebilir misiniz?
NT- Şu an ITunes da gösterilen "What Now" adlı bir komedi filmim
var. Seneye beni harika bir korku filmi olan Jill
Sixx 'in kısa filmi "The Stylist" da görebilirsiniz. Ayrıca
seneye Eric Peter Carlson'ın "Wolf Mother" adlı Suç/Aksiyon/Gerilim
filmi de geliyor. Geçmiş ve gelecek projelerimle ilgili olarak Facebook ve
diğer sosyal medya alanlarına bakabilirsiniz.
Instagram: @najarra
KE- Bugüne
kadar izlediğiniz filmlerin arasında sizi en çok etkileyen 2 filmi,
nedenleriyle birlikte yazabilir misiniz?
NT-Sadece iki film seçmek mümkün değil.
Filmleri seviyorum ve her birinde beğenilecek, takdir edilecek bir yan
buluyorum. Ben bir filmi izleyip içinde kaybolmayı ve sonrasında aynı
filmi tekrar tekrar izleyip, çekim, oyunculuk ve reji detaylarına dikkat
etmeyi seviyorum. Kısaca filmlere tapıyorum.
Matt Mercer
KE- Filmografinize baktığımızda oyunculuğun yanı sıra yönetmenlik ve yapımcılık yaptığınız filmler de bulunuyor. Bu kadar çok yönlü birisi olarak size hangisi daha çok keyif veriyor. Kamera arkasında olmak mı aktörlük mü ?
MM- Teşekkürler. Bu zor bir soru. Her ikisini de farklı sebeplerden
ötürü seviyorum. Oyunculuğun anlık heyecanını ve zorlayıcı
yönünü seviyorum. Son derece sahici görünmeye çalışıyorsunuz ve aynı zamanda da yönetmenin hikayesini
anlatmasına yardımcı olacak bir kanalsınız. Çok keyifli; ayrıca
oynadığınız role bağlı olarak normal hayatta hiç olamayacağınız ya da hiç
yapmayacağınız şeyleri yapıyorsunuz. The Mind's Eye adlı bir filmde bir
telekinetiği oynadım. Ben bir telekinetik değilim ve normal hayatta da zihin
gücümle eşyaları yerinden oynatamıyorum tabii ki. Ama filmde yapıyorum. Harika
bir şey !
Yönetmenliğe gelince,
onu da seviyorum çünkü tıpkı hikaye anlatmak ya da hikayeyi anlatmak için
bir dizi bulmacayı çözmek gibi bir şey. Sanki kamp ateşi etrafında masal
anlatıyor ve bunu yaparken de olabilecek en iyi hikayeyi kurgulamak için
elinizin altındaki tüm araçları kullanıyor ve de en iyi filmi yapma
amacını taşıyan müthiş insanlarla beraber çalışıyorsunuz. Ben bu işin
problem çözme kısmınıı seviyorum. Her anın nasıl üstesinden gelineceğini ve
bunun sahneye nasıl yansıtılacağını çözmek gibi...
Bu seçimleri yapmak
oldukça keyifli ve sonrasında siz bunları ekrana taşıdığınızda insanların tepkilerini
izlemek çok hoş. Bu arada umarım izliyorlardır !
KE-
Contracted dahil olmak üzere filmlerinizin çoğunda Najarra Townsend ile
birlikte rol aldınız. Aranızda iyi bir uyum olduğunu düşünüyorum. Özellikle
"Play Violet For Me" cool bir kısa filme benziyor. Bu film dahil
olmak üzere beraber çalıştığınız filmlerde kamera arkasında yaşadığınız komik anılarınız
var mı?
MM- Teşekkürler. Najara harika bir oyuncu ve birlikte çalışmayı en
sevdiğim oyunculardan biri. Aslında en sevdiğim insanlardan biri, nokta.
Şimdiye kadar birlikte bir kaç film yaptık. Çok özgün ve çok yönlü birisi. Eric
England'la beraber ilk Contracted filmini yaparken, Eric'e Sam rolü için
mutlaka Najarra'yı görmesini söyledim çünkü rolün hakkını vereceğini
biliyordum. Najarra seçmelerin yapıldığı mekandan ayrıldığında Eric dedi
ki" İşte bu". Hayali bir kara film olan Play Violet For Me' yi
yaparken de, ben ve Yapımcı/Yazar Kevin Sluder başrolde Najarra'dan daha iyi
birinin olabileceğini düşünmedik açıkçası.
Komik bir an? He nedense
aklıma ilk gelen şey, bir gece Contracted filminden bir sahne. Tecavüz
sahnesinin geçtiği arabanın arka koltuğunda, Sam' in ellerini buğulu cama
vurduğu sahneyi ( filmden imza niteliğinde bir sahne) çekiyorduk.
Eric dışardan çekerken
ben de arabanın içinde Najarra ile beraberdim ve ütüyle
arabanın camlarına buhar yapmaya çalışıyordum. Çok yorucu bir gün geçirmiştik
ve bir türlü beceremiyorduk. Durum iyice saçma sapan bir hal
almıştı. Sürekli buhar düğmesine basarak adeta camları
ütülüyordum ve bir türlü olmuyordu. Ben deli gibi buhar püskürttükçe
Najarra'nın bir evvelki çekimlerden kalma el izleri hala camda görünüyordu.
Bu arada Najarra sahnenin ne kadar buğulu olduğu hakkında espriler
patlatırken aynı anda sevişme sahnesinin sahici görünmesi için arabayı
ileri geri sallıyorduk. Tam bir saçmalıklar toplamıydı yani.
KE-
İlk filme göre aksiyonu daha fazla olan Contracted: Phase 2'de hikaye tamamen
sizin üzerinize kurulu. Başrolde olduğunuzdan dolayı daha itinalı bir
performans gerekiyordu ve altından başarıyla kalktınız. Phase 2'de
zorlandığınız sahneler oldu mu? Devam filmi Phase 3'de tekrar sizi görebilecek
miyiz?
MM- Çok teşekkür ederim. Bunu duymak çok güzel. Bu filmde benim için
en zor olan şey kocaman lensler takmayı öğrenmek ve bunlara alışmaktı. Bu
filmden önce hiç lens kullanmamıştım ama bu filmle dibine vurdum. Özellikle
de BÜTÜN GÖZÜNÜZÜ kaplayanalar
ıhhh. Ama baş makyaj efektleri ekibi Mayera Abeita ve Jennifer
Quinteros bana çok büyük özen gösterdiler. En zor sahnelerden biri ( DİKKAT
SPOILER) kurtçuktan kurtulma sahnesiydi. Bu sahneyi çekmek için çok az zamanımız
vardı ve ben de kendi kendimi ameliyat ederken çektiğim
acıyı aktarabilmek ama bunu da makyaj efektlerini
bozmadan fevkalade bir şekilde yapmak zorundaydım. Efektler müthiştir ama
birçok durumda tek seferde işi halletmek gerekir, çünkü bu
efektleri ve protezleri tekrardan yapmak için zaman olmaz. Örneğin, kolumdan
çıkarttığım kurtçuk kanla beraber protezin( sahte ten) içine konmuştu. Ben de
deriyi maket bıçağıyla kesip, onu oradan çıkartacaktım ama aynı zamanda onu bir
nevi "kukla gibi oynatıp" kıvrılmasını sağlayacak ve de başını biraz
kaldıracaktım. Sanırım oldu ama bir seferde halledilmesi gereken
sahnelerden biriydi işte. Zordu ama oldu. Bu arada çok hoş bir şey
daha oldu, kurtçuğu dişimle çıkarıp aldım, tükürdüm o esnada bir an
için çeneme yapıştı. Sanırım bu gerçekten de çok müthiş bir kaza ve çok komik
bir andı.
KE-
İlerde uzun metrajlı bir korku filmi çekmeyi düşünüyor musunuz? Önünüzdeki yeni
projelerden biraz bahseder misiniz?
MM- Düşünüyorum, Evet. Şu an üstünde çalıştığım ve yazdığım bir kaç
proje var. Ama henüz bir şey söylemek istemiyorum! Çok keyifli işler ve bunlar
hakkında konuşmak için sabırsızlanıyorum.
KE-
Bugüne kadar izlediğiniz filmlerin arasında sizi en çok etkileyen 2 filmi,
nedenleriyle birlikte yazabilir misiniz?
MM- Şimdiye kadar izlediğim tüm zamanların en sevdiğim iki filmini
mi soruyorsunuz yani. Bayıldığım bir sürü film var açıkçası.Bu soruya cevap
vermem mümkün değil. Korku filmi olarak başarılı bulduğum Halloween, Alien, Evil
Dead 2, The Thing gibi filmleri seviyorum. Gördüğünüz
gibi ikiye falan indiremiyorum. Ama gerçekten taptığım iki
tane " ıssızlık" filmi var. Biri Martin Scorcese'nin After
Hours filmi diğeri de Coen kardeşlerin No Country for Old Men. After Hours
filmini senede bir kaç kez izlerim. Öyle çılgın ve kinetik bir film ki, ayrıca
ondaki enerjiyi de çok seviyorum. 1980’ lerde popüler olmuş bir
gecede herşeyi kaybetmek ile ilgili bir komedi filmi. Türünün en
iyisidir. Hem korku, hem de kara komedinin iç içe
olduğu, inanılmaz bir oyuncu kadrosu ve harika çekimlerle dolu.
Ayrıca Griffin Dune’ın canlandırdığı karakter için korkunun mayın tarlası olan
New York’daki ürkütücü Soho bölgesinde geçen bir filmdir. Tabii Howard Shore un
harika müzikleriyle beraber. Mutlaka görülmesi gereken bir kara komedi filmidir.
Ve No country for Old Men, en sevdiğim gerilim filmidir diyebilirim. Çok iyi
kurgulanmış ve de olağan üstü güzel çekilmiş bir filmdir , tahmin edilemezliği
açısından dehşetengiz bir filmdir. Onun, temel işlevini çok iyi
korumak kaydıyla gerilim filminin ve de karakter prototiplerinin
yapısıyla oynama şeklini çok sevdim.
Katie Stegeman
KE- Contracted, Eric England ile birlikte çalıştığınız üçüncü film. Eric England'la beraber aynı sette çalışmak nasıl bir duygu? Aranızdaki uyumu nasıl sağladınız ?
KS- Bir yönetmenle birden fazla çalışmanın
harika bir şey olduğunu düşünüyorum çünkü o sizin, siz de onun nasıl
çalıştığını biliyorsunuz ve de yaptığınız ilk işe nazaran daha
iyi bir uyum sağlıyorsunuz. Çok daha heyecan verici riskler alıyorsunuz çünkü
bir arada rahat hissediyorsunuz ve başarısız olmaktan çok
da korkmuyorsunuz.
KE- Roadside ve Madison
County gibi slasher tarzı filmlerin dışında kalan Contracted'ın senaryosunu ilk
okuduğunuzda Nikki rolü için neler düşündünüz? Tedirginlik yaşadınız mı?
KS- Eric
ile senaryo aşamasında da beraber olduğum için ne olacağını
biliyordum. Bu rolü oynamak için sabırsızlanıyordum çünkü gerçekten farklı bir
şey yapmam gerekti. Benim için aynı rolü tekrar etmemek çok önemli. Ben
bukalemun gibi olmayı ve kendime meydan okumayı seviyorum. Hollywood' daki
aktrisler komşu kızı ya da sarışın aptal haricindeki rollerde oynamak için
ölüyorlar. Gerçek hayattaki kadınlar bu sıradan tiplerden çok daha fazlasıdır
ve sanırım Contracted bunu en iyi şekilde göstermiştir.
KE- Karşınıza çıkan
tekliflerde en çok nelere dikkat edersiniz? Filmi kabul etme aşamasında
yönetmen, oyuncular ve senaryo gibi unsurları göz önüne aldığınızda nasıl bir
sıralama yaparsınız?
KS- Rolü kabul etmem için gereken çok şey
var aslında. İlk ve de en önemlisi senaryoyu sevmem. Eğer ortada bir senaryo
yoksa, o zaman boşa kürek çekiyorsunuz demektir. Ama yönetmeni ve işlerini
beğeniyorsanız ve de yönetmen senaryoyu geliştirmeye istekliyse o zaman ikinci
bir şans daha tanırım. Bununla beraber sinematografi konusunda çok titizim.
Uzun objektiflere ve enteresan ışıklandırmaya bayılırım, bu yüzden
DP' nin bandını hemen izledim. Açıkçası, rol bana hitap etmeli. Küçük ya da
büyük fark etmez, bir şekilde enteresan olmalı. Ama David Fincher gelip
bana yüzeysel bir rol oynamamı teklif etse yine de oynarım çünkü onun bu
rolü ihya edeceğini bilirim. Ayrıca benim için diğer oyuncular da
önemli. Film yapmak birlikte bir çaba gerektirir ve çürük elmalar bütün her
şeyi mahvedebilir. Son olarak para da önemli, çok olmasına gerek yok ama
olmalı.
KE- Bugüne kadar
oynadığınız film ya da dizi setlerinde başınıza gelen en ilginç olay
hangisidir?
KS- .Ooo bir sürü şey olmuştur. Uykuya hasret kalmış 50 insanın
birlikte haftalar boyu çok uzun saatler çalışması sonucunda bir
sürü çılgın ve komik şey olur tabi. Bir yapımcım vardı bir keresinde
çok içmişti ve o gün iş bittikten sonra gecenin bir yarısı valizime
işedi çünkü onu tuvalet sanmıştı ve hiç farkında değildi. Ama harika bir
adamdı; ben de ses etmedim.
KE- Bugüne kadar
izlediğiniz filmlerin arasında sizi en çok etkileyen 2 filmi, nedenleriyle
birlikte yazabilir misiniz?
KS- Sinemayı seviyorum, o yüzden bu benim için
çok zor ama beni tanıyan biri benim her zaman Se7en' ı ve Joe
Wright'ın Pride and Prejudice 'ını izlediğimi bilir. Karanlık ve ürkütücü
olan her şeyi severim ama aynı zamanda bir dönem klasikleri delisiyim. Her iki
filmde de görüntüler ve reji harika. Onlar benim evim gibidir.
Bu Yazım Popüler Sinema da yayınlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder