Zaman
döngüsü affetmiyor
Sanırım son
yıllarda izlediğim en güzel açılış sahnesine sahip olan Venezuella yapımı Araftaki
Ev (La Casa del fin de Los Tiempos – The House of the End of Time), oldukça
ilginç bir senaryo ve kurguya sahip bir film.Yönetmen Alejandro Hidalgo’nun ilk filmi olmasına karşın, seyirciyi memnun
edecek düzeyde sıkı bir gerilim filmi olan Araftaki Ev, daha ilk sahnesinden
itibaren sizi içine çekerek bir zaman yolculuğu edasında ilerliyor ve sık sık
kafa kurcalatıyor. İspanyol filmlerine benzerliğiyle dikkat çeken film aynı
zamanda Venezuella’dan çıkan ilk korku-gerilim denemesi.
Hikayemizin
başrolü olan Dulce, işsiz bir kocaya sahip (Juan Rose), iki oğluyla (Leopoldo
ve Rodrigo)beraber yaşayan bir kadındır. Dulce’nin elinde bir cam parçası ile
yerde yatarken başlayan açılış sahnesi, kocasının ölü bulunması ve Leopoldo’nun
aniden karanlığa çekilmesiyle beraber hızlı bir ivme kazanıyor. Gözünün önünde
kaybolan çocuğunun ve öldürülen kocasının ardındaki gerçeği her ne kadar
polislere anlatsa da, Dulce kimseyi inandıramaz ve suçlu bulunur. Hapiste
geçirdiği 30 yılın ardından tahliye edilen Dulce, kapıda iki polis korumasıyla
beraber trajik bir geçmişe sahip olan evine geri dönerekburada tekrardan yaşamaya
başlar. Kendisini tüm olanlardan sorumlu tutan Dulce’nin yardımına, hem bu
aileye, hem de evin geçmişindeki tüm sır
perdesine fazla meraklı araştırmacı bir rahip gelir. Yavaş yavaş olayların
arkasındaki gizemi çözmeye başlayan rahip, Dulce’nin tüm anlattıklarını,
başkalarının aksine tüm dikkatini toplayarak ve ona inanarak dinler. Fakat evin
ardındaki olaylar tahmin bile edilemeyecek derecede farklı bir boyuttadır.
Yönetmen
filmi tamamen 75 yaşındaki Dulce’nin gözünden bize aktarırken, gitgide karmaşık
bir hal alan senaryoyu da çaktırmadan önümüze sunarak bizleri pür dikkat ekrana
çiviliyor.Filmin ana karakteri olan Dulce’nin eve geldikten sonra geçmişiyle
yaşadıklarını hatırlatan tüm sahneler oldukça güzel planlanmış olduğundan,
filme çok rahat konsantre olmamızı sağlıyor. Baktığı her odada evdeki kötü
olayları gözünde canlandıran Dulce’nin üzerine yoğunlaşmış gibi görünen
Araftaki Ev, bir süre sonra seyircinin tüm dikkatini evin küçük çocukları Leopoldo
ve Rodrigo’ya çekiyor.Film boyunca evde yaşanan cinayetlerin sebebine
odaklanmamızı sağlayan Alejandro Hidalgo, adeta filme “ben bir puzzle yaptım, artık siz
birleştirin” havası katıyor. Ortalarından sonra oldukça akıcı bir şekilde
ilerleyen Araftaki Ev, sonlarına doğru ise
bizi geçmiş ve gelecekdöngüsü arasında gelip giden sarsıcı hikayesi ile yoğun bir
gerilime sürüklüyor. İzleyicinin aklında soru işareti barındırmayacak kadar
kaliteli şekilde yazılmış senaryosu sayesinde,olaylarınyavaştan çözülmeye
başlamasıyla biraz olsun kafamız rahatlatıyor. Ailedeki tüm karakterleri
oynayan oyuncuların senaryoya uygun doğru bir seçim olmasının yanı sıra, filmin
en önemli kilit karakterini canlandıran Leopoldo’yu canlandıran Rosmel
Bustamente’nin ufak yaşına rağmen üstün performansı göz dolduruyor. Ayrıca evin
bodrum katı olmak üzere tüm odaların ürpertici dekoru ve karanlık atmosferinin
oldukça başarıyla tasarlanması filmin seyirci üzerindeki gerilimini fazlasıyla
tetikliyor.
Amerika’dan
çıkan pek çok gerilim filminden daha güzel bir kurguya ve altyapıya sahip olan
Araftaki Ev, mistik ve gizemli hikayesinin yanında , Mama ve The Orphanage
(Yetimhane) filmlerine benzer, duygu yüklü dramatik bir yapım olma özelliğini
de taşıyor. Dulce’nin 30 yıl daha yaşlandırılmış halindeki makyajın fazla
sırıtması ve inandırıcı olmaması dışında pek bir kusuru bulunmayan 2013 yapımı bu filmin,neden iki sene sonra
vizyona girdiği de ayrı bir konu. Sonuç olarak Araftaki Ev, çok fazla
korkutmayan ama sonuna kadar içindeki gizemi koruyan ve merak uyandıran gerilim
dozu yerinde ve özellikle son final sahnesi çok başarılı bir yapım.
Bu Yazım Popüler Sinema'da yayınlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder