Siyah-beyaz versiyonla
başlayan dev goril King Kong efsanesi yıllar boyu farklı çevrimleriyle
izleyicinin karşısına çıkmıştı. Teknolojinin hız kesmeden ilerleyişi ve görsel
efektlerin durdurulamayan başarısı, King Kong’u da olumlu etkiledi. Her çekilen
filmde dev goril bir öncekinden daha gerçekçi bir halde karşımıza çıktı. Jordan
Vogt-Roberts’ın elinden çıkan son versiyon Kong: Skull Island (Kong: Kafatası
Adası)’da gorilin boyutu diğer filmlere göre devasa bir şekle dönüşmüş durumda.
Adadaki eşsiz doğa manzaralarının güzelliklerini gerçekçi olarak seyirciye
yansıtmak için yönetmen ve ekibi, Oahu, Hawaii, Avustralya Gold Coast ve
Vietnam’a giderek çekimleri gerçekleştirmişler ve daha önce hiçbir filmde
gösterilmeyen yerler keşfetmişler. Kamera arkasında ise, pek çok dev bütçeli
yapımlarda yer alan mükemmel bir ekip çalışmış. Kong dahil olmak üzere tüm
yaratıkların oldukça gerçekçi olmasında oscar ödüllü görsel efekt uzmanı Stephen
Rosenbaum’ın da payı çok büyük. Ayrıca kostüm tasarımı ve makyajlardaki titizlik, filmin her sahnesine
olumlu olarak yansımış.
Vietnam savaşı
sonrasında geçen Kong: Skull Island, bir grup araştırmacı ekibin yanlarına
aldıkları askeri güç ile birlikte, Pasifik’te yer alan ve daha önce
keşfedilmemiş bir adaya olan yolculuklarını konu alıyor. Helikopterle adaya
giriş yapan ekibe, dakika bir gol bir, adanın bekçisi ve kralı Kong mükemmel
bir şekilde “Hoşgeldiniz partisi” veriyor, ama ne parti, anlatılmaz izlenir. Ve
olanlar olduktan sonra sağ kalanları adada harika sürprizler bekliyor. Apartman
boyundaki Kong bir yana, dev yaratıklar, sürüngenler uçanı koşanı ne ararsanız
bu esrarengiz ormanda bulunuyor. Jurassic Park’ın değişik versiyonu adeta,
sahne aynı yaratıklar farklı. Vietnam temalı savaş filmi şekline bürünmüş,
fakat içinde bolca yaratık ve aksiyon bulunduran bir film bu. Çalan parçalar
bile size o dönemi ve savaş psikolojisini gayet iyi yansıtıyor.
İlk yarıda ekibin ormanda
ne yapmak istedikleri, Kong’dan kaçış planları yer alırken ikinci yarı hikaye
oldukça klişe bir hale dönüşüyor ve yaratıklar şöleni başlıyor. Hikaye ne kadar
klişe de olsa, görsel efektlerin başarısı ve aksiyonun dozu o kadar seviyeli
ki, gözünüzü bile kırpmadan seyrediyorsunuz. Ekipte her zaman olduğu gibi tabi
ki, ayrı fikirler ve iyiler kötüler olayı bulunmakta. Savaştan yeni çıkmış
askerlerin daha ilk dakikalarda fazlasıyla kayıp vermesi ve bu durumu bir
intikam meselesi haline getiren askeri güç ile diğer sivil ekip arasındaki
gerginlik aslında filmi daha izlenir hale getiriyor. Sivil ekipte yer alan ve
en tehlikeli anlarda bile görüntü yakalamaya çalışan fotoğrafçı Mason rolünde
oscar ödüllü Brie Larson yer alıyor. Filmin tek kadını olan Mason ne yazık ki, diğer
King Kong filmlerinde olduğu kadar bizim dev goril ile uzun ve sağlam bir
duygusal bağ kuramıyor. Zaten yaşam savaşı vermekten kızımızın Kong’a ne dans
ne de kur yapacak vakti yok, kaldı ki filmin de böyle bir amacı hiç yok. Çünkü
tamamen canını kurtar şeklinde bir film bu. Mason’ın yanında gezinen üst düzey asker James Conrad (Tom Hiddleston) ise, sivillerin
arasında en mantıklı düşüneni. Ama biz nedense film boyunca ne Brie Larson ne
de Tom Hiddleston ile en ufak bir etkileşim veya bir yakınlık kuramıyoruz. İkisinin
de oyunculukları, Samuel L. Jackson ve John J. Reilly’in yanında fazla sönük
kalmış. Adada yıllardır yaşayan kendisine zaman yolcusu denilen bilge ve akıllı
eski asker Hank Marlow’ı canlandıran John J. Reilly, tüm oyunculardan çok daha
iyi performans sergiliyor. Film kesinlikle Hank’in çıkışından sonra daha neşeli
bir şekle dönüşüyor. Özellikle ekibin Hank ile olan sohbetlerinde Amerika’nın
savaş politikasını içeren bolca göndermeler de yer almakta. Aslında yaratıklar
ve aksiyon dedik ama, hikayenin merkezinde 2. Dünya savaşı ve Amerika-Vietnam
soğuk savaşı yatıyor.
Böyle
bir savaş temasına, böyle bir hikayenin güzelce yedirilerek aksiyonu bol dev
bütçeli bir film olarak sunulması gayet iyi bir fikir. Güzel müzikler eşliğinde
seyir keyfi yüksek olan ve seyircinin beklentilerini tatmin eden Kong: Skull
Island, finalde yer alan ve uzun süren bir boss fight/kapışma sahnesi ile de
göz dolduruyor. Ayrıca film, IMAX kalitesiyle izlendiğinde efektlerin ve
seslerin hakkını tam olarak izleyiciye veriyor ve siz de o cehenneme dönüşen
adada her anı birebir yaşıyorsunuz.
Bu Yazım Popüler Sinema da yayınlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder