En sevdiğimiz
kanal Netflix, Daredevil’ı aynı gün 13 bölüm birden yayınlayarak iki sezondur
tüm Marvel hayranlarını mutlu etmeye devam ediyor. Daha önce Ben Affleck
tarafından filmi çekilen Daredevil’ın aldığı olumsuz eleştirilerden sonra
karşımıza bu kadar sağlam bir dizinin çıkması herkesi çok sevindirdi.
Daredevil, 1964 yılında Marvel Comics tarafından Stan Lee
yönetiminde yayınlanmış bir çizgi-roman. Sadece özel hisleri sayesinde kör
olmasına rağmen çok iyi dövüşebilen, abartısız ve sade bir kahraman olan
Daredevil, bu özelliği ile de kendisini
Marvel dünyasındaki ultra özel güçlere sahip olan diğer süper kahramanlardan
ayırır.
Kahramanımız Matt Murdock, henüz dokuz yaşında geçirdiği
radyoaktif bir kaza sonucu gözlerini kaybeder. Boksör olan babası ile beraber
yaşayan Matt, yaşadığı bu olaydan sonra kör olmasının aksine, görme duyusu
dışındaki diğer tüm duyuları fazlasıyla gelişir. Bu sayede etrafındaki her şeyi
çok net duyabilen, hissedebilen ve gözünde canlandırabilen bir yeteneğe sahip
olur. Hell’s Kitchen adında suçluların barınağı haline gelmiş bir şehirde yaşayan
Matt, babası bir mafya babası olan Kingpin tarafından öldürülünce, suçlara karşı
adalet yoluyla mücadele eden bir avukat olmayı tercih eder. Bir yandan avukat
olma yolunda ilerlerken bir yandan da, henüz genç yaşında Stick adında yaşlı
bir kör tarafından usta dövüş teknikleri öğrenir. Yıllar sonra gündüzleri
avukatlık yapan, geceleri ise kendi yöntemleriyle suçluların peşinde koşan bir
adalet savaşçısı olur. Önceleri maskeli adam olarak bilinen Matt Murdock, bir
süre sonra halk tarafından Daredevil olarak anılmaya başlar. Maskeli olarak suçluların
karşısına geçen Matt, dizi boyunca iyi bir kahraman olabilmek için çok fazla
kavga ediyor, çok yaralanıyor ve çok çaba gösteriyor.
Dizinin ilk sezonu, New York’da Avengers’ın dahil olduğu
savaşın sonrasında geçiyor. Savaş sonrası mafyanın hakimiyetindeki suç ordusu,
uyuşturucu ticareti başta olmak üzere tüm pis işlerini Union Allied adındaki
bir örgütün adı altında devam ettirmektedir. Şehirde Matt Murdock, Foggy ve
Karen’dan oluşan bir avukat grubu ise mafya lideri Wilson Fisk (Kingpin) ve
çetesini şehirden söküp atmak için mücadele verir. Matt gruptan, elinden
geldiğince Daredevil kimliğini saklayarak geceleri suçlularla savaşmaya devam
eder ve asla öldürmeyi seçmez, kim olursa olsun mutlaka yaşaması için bir şans
verir. Kahramanın ortaya çıkışına odaklanmış orijin bir hikayeyi anlatan ilk
sezonun ardından yayınlanan ikinci sezon ile Daredevil bu defa çıtasını
fazlasıyla yükseltiyor.
İkinci sezonda hikayeye katılan Punisher ve Elektra ile
dizinin her bölümü ayrı birer film havasında mükemmel ilerliyor. Punisher’ın
kartel çetelerini darmadağın etmesi ile başlayan terör, bir süre sonra
durulurken, bu defa karşımıza The Hand adındaki yakuzalardan kurulu ninja vâri
savaşçıların peşinde olan Elektra çıkıyor. Geçmişte birer sevgili olan Elektra
ile Daredevil’ın birlikte, kendilerine özgü taktik ve dövüşleri ile The Hand’i
dağıtma çalışmalarını izlemek dizinin en keyifli kısımları. Bir yandan
Punisher’ın ortalığı cehenneme dönüştüren adalet arayışı, diğer yandan Elektra’nın
The Hand’in peşinden koşması bir yandan da avukat Karen’ın olayları çözmeye
çalışırken yarattığı gerilim, kısa zamanda Hell’s Kitchen’da büyük bir kaos
yaratıyor. Daredevil ise bu kaosu önlemek için, üstün hisleri ve dövüş
yeteneklerini kullanarak her iki tarafın peşinden koşuyor, bolca adamı
pataklıyor, dayak yiyor ve çok yoruluyor.
Dizinin yan hikayeleri olarak gözüken Punisher ve
Elektra’nın yer aldığı kısımlar, belli yerlerde bölünüyor fakat, o kadar derli
toplu bir düzen var ki senaryonun akışında, bu bölünmeler asla bir karışıklık yaşatmıyor. Dizide her şey
olması gerektiği gibi zamanında ilerliyor hiç bir şey hemen anında
gerçekleşmiyor. Bölümlerin arasına ustalıkla serpiştirilen flashhbackler
sayesinde Punisher ve Elektra’nın geçmişine ait tüm detaylar tamamen izleyiciye
sunuluyor ve kesinlikle dizi bittiğinde kafanızda hiç bir soru işareti
kalmıyor.
Dizinin sanırım izleyenleri en mutlu eden kısmı da, dövüş
sahnelerinin oldukça gerçekçi ve sert olması. Şimdiye kadar hiç bir dizide bu
kadar sinema filmi havasını yakalamış bir dövüş kareografisi seyrettiğimizi
sanmıyorum. Daredevil’ın karanlık ve dar koridorlarda geçen nefes kesen dövüşleri
ise, artık dizinin bir klasiği haline gelmiş durumda. Özellikle ikinci sezonda
yaklaşık 3,5 dakika süren koridorda başlayıp, merdivenlerde devam eden
Daredevil’ın onlarca adamı yere serdiği sıkı bir dövüş sahnesi yer alıyor. Daredevil’ın,
Punisher, Elektra ve Yakuzalarla olan dövüş sahnelerinin uzun ve gösterişli
olması, neredeyse bu sezonun her bölümünde aksiyona bolca yer verilmesi ise, dizinin
ilk sezonla arasındaki büyük farkı ortaya çıkarıyor.
Daredevil, sadece aksiyondan ibaret değil, karakter
odaklı ve dramatik yönleri de ağır basan olgun bir dizi. Ustaca yazılmış
diyaloglar, duruşma sahneleri asla seyirciyi sıkmıyor, tam tersine daha da
fazla meraklandırıyor. Dizide ayrıca çizgi roman karakterlerine oldukça uygun
olan bir cast seçimine de rastlanıyor. Daredevil rolündeki Charlie Cox, gerek
süper kahraman gerek avukat rolü için biçilmiş kaftan. Full Metal Jacket’daki sorunlu
asker rolüyle hafızalarda yer etmiş olan Vincent D’Onofrio, ilk sezonun en
büyük sürprizi. D’Onofrio, geçmişinde sorunlu bir çocukluk geçirmiş olan ve ne
zaman ne yapacağı belli olmayan, oldukça asabi, pislik bir mafya babası rolündeki
Wilson Fisk (Kingpin) rolünü başarıyla oynayarak adeta izleyiciyi büyülüyor. Frank
Castle, rolüne oldukça yakışan The Walking Dead’den tanıdığımız John Bernthal,
sanırım bugüne kadar gördüğümüz en iyi Punisher. Aksiyon sahnelerinin yanı sıra
Bernthal, ailesine yapılan katliam sonucu yaşadığı ruhsal çöküşü o kadar güzel
canlandırıyor ki, adeta siz de izlerken onunla beraber o dramayı yaşıyorsunuz. G.I.Joe
ve Gods of Egypt’de karşımıza çıkan Elektra rolündeki Elodie Yung ise, sağlam
dövüş sahnelerinin altından başarıyla kalkıyor ve Daredevil ile uyumu da gayet
başarılı.
Dizinin devamlı değişen ve daha da sağlamlaştırılan
Daredevil kostümü ise, çizgi-romanları ve filmindekinden farklı olarak tasarlanmış,
sert görünümlü ve şık bir dizayn tercih edilmiş. Kostümde, koyu renklerin
tercih edilmiş olması, dizinin karanlık ve pastel atmosferine de oldukça uyum
sağlıyor.
Dizi, gerek senaryosu, gerek yaratılan karanlık
atmosferiyle şu anda yayınlanan diğer süper kahraman dizilerinin çok daha
üstünde yer alıyor. Açıkçası dizinin bu kadar temelleri sağlam ve başarılı
olması için oyuncular, senaristler ve yönetmen dahil tüm ekibin çok çaba sarf
ettiği açıkça görülüyor. Hâlen yayınlanmakta olan çizgi roman uyarlaması
dizilerin aksine, içinde mantık hataları olmayan, klişeleşmiş sahnelerle
doldurulmamış, devamlı kendini tekrar eden kötü karakterlere yer vermeyen,
kalitesiz görsel efektlerle boğulmamış, seviyeli ve sağlam bir dizi olan
Daredevil, son zamanlarda yapılmış en iyi Marvel dizisi olarak yerini uzun süre
koruyacak gibi duruyor.
Bu Yazım Popüler Sinema da yayınlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder