Korku sineması üzerine
yaptığım röportajlar bu aralar yabancı yönetmen ve oyuncularla devam ediyor. Bu
defa 247F ve Landmine Goes Click adında
iki gerilim filmi çekmiş olan Gürcü yönetmen Levan Bakhia ile güzel bir
sohbetimiz oldu. Tür filmlerine pek alışık olmayan Gürcistan’dan İngilizce
olarak çekilmiş yapımların çıkması ve festivallerde ilgi ile karşılanması gayet
güzel bir durum. Bu durumdan oldukça memnun olan yönetmenin psikolojik /gerilim
türündeki, rahatsız edici bir yapıya sahip olan son filmi Landmine Goes Click
hakkında konuştuk.
Kendisi beni kırmadı ve
sorularımı kısa sürede cevapladı. Levan Bakhia’a yeni projelerinde başarılar
diliyoruz.
KE- Landmine Goes Click hikayesi nasıl ortaya
çıktı? İlham aldığınız filmler oldu mu?
LB- Basit,
bu fikir bir çok kez beyin fırtınası yapılmış yüksek konsept fikirlerinden
biriydi. Ayrıca benim için önemi olan bir görev ve iş modeli çerçevesinde
düşünüldüğünde yapımcılar için -yapımcı olarak ben dâhil- iyiydi. Dahası
belirli sınırlandırmalar içinde kendin için önemli olan bir şey yapmaya
çalışmak da enteresan bir meydan okuma. Hikayeyi yazma süreci böyle bir şeydi.
Bu hikayeyi yazmaya öncesinde 247F’de birlikte çalıştığımız yazar Llyod S.
Wagner ile başladık fakat proje bu şekilde yürümedi. 2 yıl sonra Adrian Colussi ve ben başka bir
metin üzerinde çalışıyorduk ve onun durumdan yararlanma fikri bir şekilde bize
bir veri oluşturdu. Böylece hikayeyi yeniden keşfettik ve artık biliyordum ki
bunun benim için önemi büyüktü, çünkü intikam türü ve bu türün psikolojisi
konusunda çok meraklıydım. Bilirsin, formül basit, sana bir kurban ve bu
kurbanın sonrasında yaptığı korkunç şeyleri gösterirler. İçten içe buna maruz
kalan adamların bunu hak ettiğini hisseder ve şiddete katılırsın. O kadar kızarsın
ki kurbana yaptıkları için, onlara yapılan işkenceyi onaylar ve hatta bundan
zevk alırsın. Bence bu iyi bir ders değil. Bu nedenle bence Adrian çok iyi bir
metin yazdı ve Tiflis’te bunun üzerine çalıştık. Adrian aslında Kanada’lı ama
bu iş için yazım süreci ve çekimler sırasında bütün bir yılı Gürcistan’da
geçirdi. Ayrıca şunu da eklemek istiyorum, Lloyd ile yazdığımız orijinal
hikayenin bazı karakter isimleri dışında final versiyonla hiçbir alakası yok.
Yine de filmde yazar olarak gösterildi, çünkü eğer onun harika ilk taslağı
olmasaydı, hikayenin son hali de olmazdı.
KE- Neden Daniel ile ilgili bir intikam
hikayesi yazmadınız? (Landmine Goes Click’in finali için). Aslında herşey onun yüzünden başladı.
LB- Daniel’e hiçbir
zaman geri dönmedim, ikisinin arasında neler oldu kim bilir. Bence intikam
yanlış, ne olursa olsun, ve Daniel şu an
bunu biliyor. Ne o, ne de Chris işlerin böyle olmasını, böyle şeyler yapmayı
istememişlerdi.
KE- Festivallerde Gürcistan
korku filmlerine nasıl tepkiler geliyor?
LB- Bence
izleyici bu konuda meraklı. Çünkü çoğunun Gürcistan’dan haberi yok ve birden
ortaya tuhaf, Gürcistanlı bir yönetmenden İngilizce çekilmiş bir film çıkıyor. Gürcistan
tür filmleriyle bilinmiyor.
KE- Oyuncu seçimlerinde en çok nelere dikkat
edersiniz?
LB- Oyuncular her zaman öyküyü
yaratmanın en önemli görünüşüdür. Hatta neredeyse bu kadar öneme sahip tek
şeydir bile diyebilirim. Oyuncu seçiminde çok özel bir formülüm ya da
yaklaşımım yok, çünkü benim için o kadar önemli ki sonunda bu sürecin kendisi
bir metot halini alıyor.
KE- 247F ve Landmine Goes Click, aslında
korku filmi değiller fakat fazla rahatsız edici ve tansiyon yükselten filmler.
Bu tarz hikayelere devam edecek misiniz?
LB- AI (Yapaya Zeka), her
şeyin zekası, bilinçlilik, duyarlılık, farkındalık, gerçek ve ZAMAN şu sıralar
beni ilgilendiren şeyler. Bakalım bunlardan nasıl bir film çıkar.
KE- Sette yaşadığınız zor anlar mutlaka
olmuştur. Bize biraz anlatır mısınız?
LB- Tecavüz
sahnesi. Bunu çekmek korkunçtu. Bu olay gerçekten orada yaşanıyordu ve kamera
gerçekte nasıl hissettirdiğini tam anlamıyla gösteremez. Ve bu gerçekten
korkunçtu. Keşke böyle bir şey kimsenin başına gelmese. Keşke kimse başkasına
böyle şeyler yapmasa. Film icabı olsa bile böyle bir şeye tanık olmak berbat
bir deneyimdi. Spencer neler yaşadı tahmin bile edemiyorum. Bence bu Kote
Tolordava için de çok zordu. Gerçek hayatta çok hoş bir adam, çok tatlı ve
sevecendir. Canlandırdığı şeyin gerçek gibi olması için cesaret gerekiyordu.
Sanırım ekip, oyuncular ve ben bu sahnenin gerçekleşmesi için birbirimize
yeterince güveniyorduk ve sette bu güven ortamı sağlandığı için çok
minnettarım.
KE- Korku sinemasında farklılık yaratmak için
neler yapmayı düşünüyorsunuz? İlerde "Evet bu bir “Levan Bakhia”
filmi" diyebileceğimiz türden yapımlarla karşılaşacak mıyız?
LB- Bilmem. Gerçekten
bilmiyorum. Ün peşinde koşmuyorum, ama yavaş yavaş anlıyorum ki film kendimi
ifade etmem için bir araç ve dürüst olmak gerekirse ifade edilecek çok fazla
şeyim var. Korku türü için belirli bir kalıp var mı? Hayır, bence alakası yok.
Türün fanı değilim, umarım kimseyi düş kırıklığına uğratmam. Hatta 247F ya da
Landmine’ı klasik görüşe göre bir korku filmi saymam. Yine de bu kalıp ,
“saunada kilitli kalmak” ya da “mayın tarlasında sıkışıp kalmak” benim stilim
midir bilmiyorum, ama bu kurguyu seviyorum. Yine de zorunlu değil tabi ki.
KE- En
beğendiğiniz 3 korku filmini ve 3 yönetmeni yazar mısınız?
LB- Favori
korku filmim yok ama bir deney yapabilirim. Çocukluğumdan başlayıp hafızamda
neler kaldı bakabilirim. Bakalım. Hatırladığım kadarıyla genç ben Hayvan
Mezarlığı’ndan çok korkmuştu. Sonra Omen var, birçok seride gerçekten
korkutmuştu beni. Televizyondaydı. Halka hafızama kazınan havalı bir deneyimdi,
sanırım izlediğimde ilk gençlikten daha büyük falandım. Sonra Shining’i izledim
ama izleyiciden çok izlenilmesi gerekli bir klasik olduğu için izledim. Sanırım
bu film beni bir şekilde mahvetti. The Others gerçekten çok başarılıydı ve beni
korkuttu. Biliyorum 3’ten fazla oldu ama elimden geldiğince soruyu cevaplamaya
çalıştım.
Bu Yazım Popüler Sinema da yayınlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder