Visions
(Geçmişin Laneti) trajik ve etkileyici bir sahneyle açılıyor. Ardından belli
bir zaman aşımı sonrasında kendimizi şarap bağlarında ve nefis şarapların
içinde buluyoruz. Yaşadıkları korkunç kazanın ardından olayın şokunu
üstlerinden atmak ve yeni bir başlangıç yapmak isteyen Eveleigh ve David çifti, işte bu üzüm bağlarında şarap
üretme işine girerler. Böyle garip bir işe başlayarak her ne kadar kafalarını
dağıtmak ve işledikleri günahtan arınmak isteseler de Eveleigh pek bu işin içinden sıyrılamaz. Kaza sonucu bir
bebeğin ölümüne neden olduğu bu travmatik durum kendisine adeta yapışır.
Etrafta değişik sesler duyar, kişiler görür ve sürekli bir halüsinasyonla
boğusur. Tipik korku filmi klasiği olan kocayı ne yaparsan yap, ne anlatırsan
anlat inandıramama halleri ne yazık ki Visions’ın içeriğinde de mevcut. Bir
kere de bir filmde “ya evet haklı olabilirsin, dur bir araştıralım” denilmez, illa
kadın delilikle suçlanır hep onlar rüya görüyordur anlattıklarında hiç gerçeklik
payı yoktur. Ne zaman ki kocanın başına kötü ruh ya da şeytani varlık musallat
olur ve kendisini oradan oraya fırlatır ya da kafasına bir şey çarpar o zaman
anlar her şeyi. Bunlara korku severler artık alışmış vaziyette olduğundan
seyrederken ayrıntılara takılmadıklarında güzel bir seyir zevki
yaşayabiliyorlar. Tabii ki kocadan hayır görmeyen ve tek başına kalan, aynı
zamanda hamile olan Eveleigh, karnında çocuğuyla beraber koşturup evin eski
sahiplerini araştırarak bu meseleyi çözmeye karar verir. Sadece kocası değil
doktoru ve arkadaşları da dahil olmak üzere yaşadığı bu doğaüstü olaylara
inanmayıp kendisine ilaç tedavisini uygun görürler. Bu esnada yaşanan olaylar
gitgide arap saçına dönüşür ve içinden çıkılamaz bir hal almaya başlar.
Visions ,ailenin yeni eve taşındıkları ilk dakikadan itibaren
korkutma üzerine kurulu her türlü detayı seyirciye birebir yaşatmayı başarıyor.
Kapı gümlemesinin sarsıcı sesi, evden gelen acaip vızıltılar, patlayan camlar, sislerle
kaplı bahçenin ıssızlığı ve ürkütücü sessizliğin yaşattığı gerilim, seyircinin
devamlı olmasa da arada bir koltuğundan zıplatarak keyfini bozabilecek kadar
etkileyici. Filmin başından sonuna kadar evin içinde yaşanan her ayrıntıyı
hafızanızda saklarsanız sonlara doğru bir puzzle haline gelen Visions’ın ne
anlattığını rahatlıkla toparlayıp çözebilirsiniz. Daha önce iki adet “Testere”
filmi çeken ve son zamanlarda ise “Jessabelle” ile adını duyurmuş olan yönetmen
Kevin Greutert, filmde yaşanan olayları bizlere aktarırken aslında başka
şekilde düşünmemizi sağlıyor. İzlerken konunun dağılmış parçalarını
birleştirmekle uğraşırken bir bakıyorsunuz ki, senaryo aslında çok farklı ve
harika bir şekil almış. Yani boşuna kafa yormayın neler oluyor diye, nasılsa
finalde değişik olaylarla karşılaşacaksınız, o yüzden dikkatlice izleyin yeterli.
Farklı türdeki filmlerin birer karışımı haline getirilmiş
olan Visions, konunun alt metninde yatan hamilelik, doğacak çocuğun lanetli
olması, eve musallat olan kötü ruh vs gibi pek çok kez işlenmiş klişe konulara
değişik bir açıdan yaklaşıyor. Ayrıca farklı ve etkileyici finaliyle birlikte kendini
bu türdeki yapımlardan bir adım öne çıkarmayı da başarıyor. Oyunculuklara
bakacak olursak çok da olağanüstü bir durum olmadığını herkesin üstüne düşen
görevi güzelce yerine getirdiğini görüyoruz. Ayrıca çoğunun birer dizi geçmişi
olduğunu da söylemek gerek. Evin kocası David rolündeki Anson Mount’ı Hell on
Wheels dizisinden, doktor rolündeki Jim Parsons’ı The Big Bang Theory’den ve
minnacık, gereksiz bir rolle karşımıza çıkan Eva Longoria’yı ise Desperate
Housewives’dan tanıyoruz. Filmi neredeyse tek başına götüren Eveleigh karakterini
canlandıran Isla Fisher ise diğer oyuncuların performanslara bakıldığında
içlerinde en yetenekli olanı.
Hikayesi dağınık gibi gözükse de sonlara doğru rahatça
kendini toparlamayı başarabilen Visions, enteresan kurgusu, şaşırtıcı ve
sürpriz finaliyle beraber gerilim ve korku türüne yakışan bir film olmuş. Etrafta
sürüyle vasat korku filmi dolanırken kesinlikle bu filme bir şans vermek gerek.
Bu Yazım Popüler Sinema da yayınlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder