Hoş bir başarı öyküsü
Uzun zamandır
spor,hırs ve başarı üzerine odaklı hangi filmi seyretsem aklıma koçluk ve aile
ilişkilerini başarıyla anlatan Friday Night Lights dizisi geliyor. Bu diziyi
seyredenlerin gerçek hayattan alınan bir öykü üzerine yaratılmış olan McFarland
USA’de de aynı keyfi alacaklarına eminim.
Filmin konusu
1980’lerde Meksikalıların yaşadığı fakir bir kasaba olan McFarland’de geçiyor.
Takım koçluğu rolüne oldukça yakışan Kevin Costner’ın canlandırdığı Jim White,
kariyerindeki bazı iniş çıkışlardan dolayı yaşadığı yerden uzaklaşarak zorunlu
olarak ailesiyle beraber McFarland’e yerleşir. Burada yaşayan Latin Amerikanın
gençleri, ailelerinin yaşadıkları ekonomik sıkıntıları atlatmaları için onlara
destek olmak adına gündüzleri tarlalarda
akşamları da başka işlerde hayatlarını sürdürürler. Bu kadar işi bir arada
yapabilmenin en temel yolu hızlı olabilmek ve zamanla yarışmaktır. Buradaki bir
okulda beden eğitimi derslerine giren Jim White, bir süre sonra neredeyse Amerikan
futbolunun tüm kurallarını katleden bir takımın başına yardımcı koç olarak atanır.
Farklı bir kültüre sahip olan Latin Amerika halkına karşı hem kendisini, hem de
ailesini alıştırmaya çalışan Jim White, okulda geçirdiği zaman zarfında aslında
takımdaki gençlerin Amerikan futboluna değil, hızlı ve seri olmalarından dolayı
koşuya daha fazla yatkın olduklarını fark eder. Öğrencilerle yaşadığı bir takım
problemler kendisini bu işten soğutmaya yetmediği gibi tam tersine daha fazla
hırslandırıp önüne çıkan tüm engellere karşı koymasına sebep olur. Tatlı, tatsız
yaşanan bazı olayların ardından kendisini de artık iyiden iyiye takımdaki
gençlere sevdiren Jim White, tüm ekibi dağ koşusu sporuna karşı ikna edip,
yakın zamanda gerçekleşecek olan ulusal bir yarışmaya hazırlamak üzere sıkı bir
eğitime başlar.
Yönetmen Niki
Caro, 2005’de çektiği ve Charlize Theron’un başrolünü üstlendiği North Country
filmine benzer bir yapıya sahip McFarland USA, yine toplumsal olayların
karşısındaki bir başarıyı ele alan hikayesiyle seyirciye bir takım mesajlar
veriyor. Sadece bu filmde değil birçok spora dayalı başarı öykülerinin yer
aldığı yapımlarda klişeleşmiş finali tahmin etmek pek zor olmuyor tabii ki. Fakat
bu tarz eğitim ve kazanmaya odaklı filmlerde karşılaştığımız takım ruhunun
güzelliğini yansıtan sahnelerde
gözlerimizin dolmasına neden olan hissin, senaryonun gerçek bir
hikayeden uyarlanması değil midir ? O zaman sonu iyi ya da kötü bitsin konusu ve oyunculukları sağlam olduktan sonra bana
göre, her zaman bir filmin açıklamasında spor/aile/dram yazıyorsa kesinlikle bir şans verilmeli.
Kevin
Costner’ın sadece bu filmde değil son zamanlarda dramaya ağırlık verdiği Swing
Wote, Black or White ve Draft Day gibi yapımlarda da harika oyunculuk sergilediğini
söyleyebiliriz. Bu tip filmlere düşkün olanların zevkle seyredeceği ve sonunda izleyende
hoş bir duygu bırakan McFarland USA, heyecanlı yarışma sahnelerinin yanı sıra öykünün alt metninde yatan insan ilişkileri
üzerine de güzel bir ders veriyor.
Bu Yazım içeriks.com'da yayınlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder